Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde 53 yıllık saat tamircisi Celal Yakışıklı (63), sol gözüne taktığı siyah mercekle masasındaki Serkisof saati titizlikle tamir ediyor. Yakışıklı, babasının yanında 10 yaşındayken çırak olarak çekirdekten geldiğini anlatarak, baba mesleğini öğrenen Yakışıklı, eskiden herkesin saate sahip olamadığını anlattı. 

Gelişen mesleğinin son demlerini yaşadığını belirten Yakışıklı, ‘’ ikinci dünya savaşından sonra teknolojiyle birlikte İngilizlerin yaptığı saatleri tamir edebiliyorum. Hatta elimde İngilizlerin yaptığı bir saat örneği de var. Bu işin çekirdeğinden yetiştiğim için insanların elinde bir saat gördüğüm de hangi marka olduğunu, kalite olup olmadığını hemen anlıyorum, bu küçücük dükkâna 53 yılımı sığdırdım. Saatleri tamir ettiğimde çoğu zaman dört metrelik bir yerde olduğumu unutuyorum. Saatin akreple yelkovanın dönmelerine kapılıyorum’ ’dedi.

“Zaman kavramı olduğu sürece saatte olacaktır”
Babasının döneminde ulu camii çevresinde 16 kişi saat tamir ettiğini belirten Yakışıklı, “Şimdi sokak aralarında gezdiğimde sadece 4 arkadaşım kalmış bu civarda. Ermeniler, Süryaniler vardı. Bir gün gelecek ben de son kez dükkânıma bir daha açmamak üzere son kez anahtarı vuracam. Benden sonra oğlumun bu işi yapacağını zannetmiyorum. Ben Bu işi zevkle yapıyorum. Bir insan bir işi yaptığı zaman zevkle yapmalı, bir işi cani gönülden yaptığı zaman daha iyi bir şekilde yapar hem de öğrenme şekli daha fazla olur. Saat bir aksesuardır. Saatin zevki bambaşkadır. Zaman kavramı olduğu sürece saat da olacaktır hayatımızda. Bazen saatlerini tamir etmeye gelen müşterilere zaman nedir? Sorusunu yöneltiyorum. Bana verdikleri cevapta yine zaman kavramı geçiyor. Mekanik saatlerin ustaları kalmadı. Kimi yaşlandı işi bıraktı, kimi hayatını kaybetti. Benim bildiğim kadarıyla Türkiye genelinde bu mekanik saatleri tamir eden çok az usta var. Diğer elektronik saatleri yapan çok usta var. Benim alanım mekanik saatlerdir. Diğer şehirlerden bunu yapamayanlar bana gönderiyorlar. Ankara, İzmir ve İstanbul'dan saat geliyor. Hatta yurt dışından izne gelen Diyarbakırlılar var. Almanya'dan, İngiltere'den, İsviçre'den gelenler var. İzne gelirken saatlerini getiriyor ben tamir ediyorum. Burada iş gücü ucuz diye bana getiriyorlar. Orada emek biraz daha pahalıdır. Bütün saatleri tamir edecek yeteneğim var. Benim babam saatçiydi, ben saatçiyim ve şu an 25 yaşında bir oğlum var onu yetiştirdim. Tamir etmeyi öğrendi ama iki sene sonra işi bıraktı’ ’diye konuştu.

“Bu işin üçüncü bir şekli yoktur”
Yakışıklı: “Bu topraklarında ilk kez saat icat edildi. El Cezeri yaptığı güneş saati kimisine göre Ulu caminin içinde kimisine göre şuan müzenin içinde sergileniyor. Bu topraklar da çok değerli insanlar yetişiyor. Tarihe, bilime yön veren insanlar buralardan çıkıyor hep. Bu meslek için kurs vermeleri gerekiyor. Bu meslekler tarihe karışmamalı. Babamın döneminde pilli saatler yoktu. Hep kaliteli mekanik, ömrü uzun saatler tamir ederdik. Şimdi ki saatler pilli ve ucuz oluyor ve insanlar tamir etmek istemiyor. Bizim insanlarımız ekonomik sorunları olduğunda babadan yadigâr saatlerini getirip satıyorlar. Belli bir Mevla karşılığında saatlerini alıyorum. Celal dayı satma işlerimi yoluna koyduğumda yine gelip senden alacam diyorlar. Babamın döneminde bu tür olaylar çok fazlaydı çünkü insanlar babama güvenirlerdi. Bende bir defa yaşadım bu olayı, bir gün bir öğrenci geldi. Abi dedi, zor durumdayım saatimi sana satıyorum işlerimi yoluna koyduğumda tekrar alacam. 4 yıldır bekliyorum hala gelmedi. Herkes bilir ki, bir saat ya geri kalır yahut ileri gider. Bu işin üçüncü bir şekli yoktur. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Bu sözünü hayatımızda birçok yerde anlamlandırabiliriz’ ’şeklinde konuştu.

Kaynak: HABER MERKEZİ - Sedat IRMAK