Kamu Denetçiliği Kurumu, işgalci siyonist rejimin kuruluşundan bu yana ve özellikle 7 Ekim'den sonra işgalci siyonist rejimin soykırım, insan hakları ihlalleri gibi zulümlerini konu alan bir rapor hazırladı.
"Gazze: Dünyanın En Büyük Açık Hava Hapishanesinden Dünyanın En Büyük Çocuk Mezarlığına” başlıklı özel rapor hakkında açıklama yapan Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, anayasal bir hak arama kurumu olan Kamu Denetçiliği Kurumunun, 10 yıllık süre içerisinde çok sayıda özel rapor çalışması gerçekleştirdiğini hatırlattı.
Malkoç, "İsrailin 7 Ekim sonrası Gazze’deki sivil halka yönelik saldırıları, eşi benzeri görülmemiş bir insani felakete yol açmıştır. Gazze Şeridi, 16 yıldır denizden, karadan ve havadan İsrail ablukası altında bulunması nedeniyle 'Yeryüzünün en büyük açık hava hapishanesi' kabul edilmekteydi. Bugün ise, on dakikada bir çocuğun öldürüldüğü Gazze, BM genel sekreterinin ifadesiyle 'Yeryüzünün en büyük çocuk mezarlığına' dönüşmüş durumdadır." dedi.
Gazze’de zorla yerinden edilen 2 milyona yakın insanın, mülteci kamplarında ve çadırlarda barınmak zorunda kaldığını ifade eden Malkoç, "Gazze halkı, israilin sonu gelmeyen saldırı ve bombardımanlarından korunmaya çalışırken, gıda, su ve en temel insani ihtiyaçların girişini engellediğinden şiddetli açlık, susuzluk ve salgın hastalıklarla da mücadele etmektedir. İsrail temel gıdaların girişlerini engellediğinden bebekler ve çocuklar sadece bombalarla değil artık kelimenin tam anlamıyla, açlıktan ölmeye başlamıştır." diye belirtti.
Malkoç, "Gazze: Dünyanın En Büyük Açık Hava Hapishanesinden Dünyanın En Büyük Çocuk Mezarlığına' başlıklı özel rapor çalışmamızda, israil yönetimi ve güvenlik güçlerinin uluslararası insancıl hukukun ağır ihlaline sebep olan, savaş, soykırım ve insanlığa karşı suç olarak soruşturulması gereken eylemlerine detaylı olarak yer verilmiştir. Raporumuzda yer verdiğimiz bilgiler, israilin Gazze Şeridi’nde işlemiş olduğu soykırım suçu da dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır." bilgilerine yer verdi.
Raporun, 3 bölümden oluştuğunu aktaran Malkoç, şöyle devam etti:
"Rapor, 7 Ekim öncesi tarihi arka planda son 76 senedir Filistin halkına karşı sürekli yıkım, ölüm ve yerinden edilme şeklinde gerçekleşen İsrail saldırıları ile 7 Ekim sonrası uluslararası insancıl hukukun açıkça yasakladığı ve savaş suçu olarak cezalandırılmasını öngördüğü yüzde 70’i çocuk ve kadın olmak üzere sivil halkın toplu bir şekilde cezalandırılarak katledilmesi, savaş zamanında bile dokunulmazlığı bulunan sağlık çalışanları, gazeteciler ve yardım kuruluşu mensuplarının öldürülmesi, halkın zorla ülke içinde ve dışında göçe zorlanması, kullanılması yasak olan beyaz fosfor bombalarının kullanılması, keyfi gözaltı, gözaltında işkence ve kötü muamele, gıdaya, suya ve en temel insani ihtiyaçlara erişimin durdurulması konuları da dahil olmak üzere 10 alanda hak ihlallerinin tespiti ile savaş, soykırım ve insanlığa karşı suçlara ilişkin hukuki değerlendirmeden oluşmaktadır."
Malkoç, hazırlamış oldukları raporu, işgal rejimine karşı soykırım ve savaş suçu yargılamalarının yapıldığı başta Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi olmak üzere ilgili tüm taraflar ile paylaşacaklarını kaydetti.