?>

Abdullah bin Huzâfe (r.a.)

Yusuf ARSLAN

6 yıl önce

 

Bir davayı temsil etme durumundaki insanların hayatında öyle ehemmiyetli anlar var­dır ki, o sırada yaptıkları küçük bir ihmal birçoklarının felaketine se­bebiyet verebildi­ği gibi, gösterdikleri fedakârlıklar da pek çok insanın saadeti­ne ve kurtuluşuna vesile olur.
İşte insanlığın yıldız şahsiyetleri sahabiler, daima birer saadet rehberi olmuş­lardır. Türlü çile ve ıstıraplara katlanmışlar, ama arkalarındaki birçok kimseye de dünya ve ahiret saadetini yaşatmışlardır.
İlk Müslümanlardan olan Abdullah bin Huzâfe de (r.a.) böyle bahtiyar biriy­di. Hz. Ömer (r.a.) devrinde Bizanslılarla yapılan muharebede birçok Müslüman’la birlikte esir düşmüştü. Bizanslılar, ellerine geçirdikleri esirlere önce Hı­ristiyanlık telkini yapar, kabul ettiği takdirde serbest bırakırlar, aksi hâlde çeşit­li işkencelerle öldürürlerdi.
Abdullah bin Huzâfe’nin, Sahabenin ileri gelenlerinden biri olduğunu öğre­nen kral, ona ayrı bir ehemmiyet veriyor, Hıristiyanlığı kabul etmesi için devamlı telkinler yaptırıyordu. Fakat Abdullah bin Huzâfe bu tekliflerin hiçbirisi­ne kulak asmıyor, Kelime-i Şehadet’i haykırmaya devam ediyordu. Kral henüz ümidini kesmemişti. Hz. Peygamber’in yakın arkadaşlarından birisinin Hıristi­yanlığı kabul etmesi, günden güne yayılarak, Bizans’ı tehdit eden Müslümanlar arasında bir panik meydana getirecek ve Hıristiyanlık âlemi için büyük bir mu­vaffakiyet olacaktı. Onun için kral, Hz. Abdullah’ın Hıristiyan olması hâlinde kavuşacağı dünyalıkları durmadan artırıyor, yeni yeni tekliflerde bulunuyor­du.
YAZARIN DİĞER YAZILARI