Abdullah bin Revâha, son olarak Hicret’in 8. senesinde vuku bulan Mute Savaşı’na katıldı. Peygamberimiz, Hâris bin Umeyr’i (r.a.) bir mektupla Rum kayserine göndermişti. Hâris bin Umeyr, Şam valilerinden Şurahbil bin Amr tarafından şehit edildi. Umeyr’in şehit edilmesi, Peygamberimizin çok ağırına gitti. Hemen 3000 kişilik bir ordu hazırladı. Orduya Zeyd bin Hârise’yi kumandan tayin etti. Şayet Zeyd şehit olursa, Câfer bin Ebî Tâlib kumandayı ele alacak, o da şehit olursa orduya Abdullah bin Revâha kumanda edecekti.
Hazırlanan ordu Resûlullah tarafından uğurlandı. Mücahitler Müslümanlarla vedalaştılar. “Seniyyetü’l-Vedâ” denilen mevkie gelinmişti. Vedalaşma esnasında Abdullah bir Revâha ağlamaya başladı. Kendisine niçin ağladığı sorulduğunda şu cevabı verdi:
“Vallahi ben ne dünya sevgisinden dolayı ne de sizleri özleyeceğim diye ağlıyorum. Beni ağlatan şey, Resûlullah’tan işittiğim, ‘İçinizden cehenneme uğramayacak yoktur! Bu, Rabb’imin yapmayı üzerine vacip kıldığı bir gerçektir.’[17]âyetidir. Cehenneme uğradıktan sonra oradan nasıl geri döneceğimi bilmiyorum. Ben, Rahmân olan Allah’tan, kanları fışkırtıp köpürten bir kılıç darbesiyle yahut ciğer ve bağırsakları kasıp kavuran bir kargı saplamasıyla şehit olmak isterim ki, kabrime uğrayanlar ‘Allah bu savaşçıya doğru yolu göstermiş, o da doğru yolu bulmuştur.’ desinler!”[18]