İslamiyet ruhları yeni yeni fethetmeye başlamıştı. Saadet güneşi olan Peygamberimize inen âyetler bir yandan bütün insanlığı hak ve hakikate çağırırken, diğer bir yandan, bilhassa Ehl-i Kitab’ı bu yüce dine davet etmekteydi. Bu davete uyanlara ebedî saadet müjdesi veriliyordu: “Ehl-i Kitab’ın hepsi bir değildir. Ehl-i Kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secde ederek Allah’ın ayetlerini okurlar. Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder ve kötülükten menederler, hayırlı işlere koşuşurlar. İşte, bunlar salih insanlardır.”[1]
Âyet-i kerimede salih olduklarına işaret edilenlerden biri de Abdullah bin Selâm (r.a.) idi. Hz. Abdullah, Asr-ı Saadet’te ilim ve takvaları ile şöhret bulmuş ve İslam tarihinde “Abâdile-i Seb’a” olarak bilinen yedi Abdullah’tan biridir.