Abdullah Zülbicâdeyn (r.a.) yetimdi. Amcasının yanında kalıyordu. Amcası ona çeşitli ikramlarda bulunurdu. Bir gün Abdullah’ın Müslüman olduğunu öğrenince çok kızdı. Abdullah’ı yanına çağırdı ve “Duyduğuma göre, sen Muhammed’e tabi olmuşsun. Eğer bundan vazgeçmezsen, sana verdiğim elbiseler dâhil bütün ikramlarımı, hediyelerimi geri alırım!” dedi. Hz. Abdullah onun bu tehdidine aldırış etmedi. Pervasız bir şekilde, “Evet amca, ben Müslüman’ım!” cevabını verdi.
Bunun üzerine amcası, üzerindeki elbiselere varıncaya kadar ona verdiği her şeyi geri alarak annesine gönderdi. Annesi de kalın bir elbise verdi. Abdullah üzerindeki bu elbiseyle Resûlullah’a giderken yolda elbisesi ikiye ayrıldı. O da, elbisenin bir kısmını belinden alt tarafına, diğer kısmını sırtına aldı. Öylece Resûlullah’ın huzuruna gitti. Başından geçenleri Peygamberimize anlattı. Onun bu fedakârlığı Resûlullah’ı çok duygulandırdı. Ona iltifatta bulundu. Ayrıca, “iki elbise sahibi” manasına gelen “Zülbicâdeyn” lakabını verdi. Bundan böyle Hz. Abdullah bu lakabıyla birlikte anılacaktı.
Hz. Abdullah, Müslüman olduktan sonra, devamlı Resûlullah ile beraber kalmayı arzu etti ve ondan bir dakika olsun ayrılmak istemedi. Resûlullah ile beraber kaldıktan sonra gece gündüz Kur’ân okur, dua ve ibadetle meşgul olurdu. Bazı günler Resûlullah’ın kapısına gider, oturur, tespih ve tekbirle vakit geçirirdi. Hz. Ömer (r.a.), Resûlullah’a giderek, bu hareketin riya olup olmadığını sorduğunda, Hz. Peygamber, “Ey Ömer, bırak onu. O, Allah’a dua eden, yalvaran, kalbi yanıklardandır.”[2]buyurdu.
Hz. Abdullah, Resûlullah ile birlikte Tebük Seferi’ne katıldı. Çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Sonunda şehit oldu. Kabir kazma ve defin işiyle Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer meşgul oldu. Peygamberimiz onun naaşını kabre koyduktan sonra, “Ey Allah’ım, ben ondan razıyım, Sen de ondan razı ol.” diye dua etti.
Peygamberimiz onun vefatından müteessir olmuştu. Bunu gören sahabiler, “Yâ Resûlallah, Abdullah’ın vefatına üzüldünüz!” dediler. Peygamberimiz, “Evet, çünkü o, Allah ve Resûlünü seviyordu.” buyurdu.
Orada hazır bulunan sahabilerden İbni Mes’ud (r.a.) der ki: “Ben ondan beş yıl önce Müslüman oldum. Yemin ederim ki, onun yerinde olmayı çok arzu ederdim!”[3]