?>

Amr bin Sâbit Uhayrim (r.a.)

Yusuf ARSLAN

6 yıl önce

 

Amr bin Sâbit, "Uhayrim" lakabıyla tanınıyordu.
Amr (r.a.) Medineliydi. Bütün kavmi Müslüman
olduðu hâlde, o tek başına Müslümanlara muhalefete

devam ediyordu.

Uhud Savaşı devam ederken Medine'de kalan

Uhayrim'i bir düşünce kaplamıştı. Müslümanların
inandıkları dava uðrunda canla başla çalışmalarının
ve hiçbir fedakârlıktan çekinmemelerinin sebebi
neydi? Uhayrim bunu düşünüyor, düşündükçe
iman nuru kalbini ve yüzünü aydınlatıyordu. Nihayet
Müslüman olmaya karar verdi. Kelime-i Şehadet

getirdi.

Uhayrim artık bir Islam mücahidiydi. Din kardeşleri
cephede azgın müşriklerle savaşır, kanlarını
sebil ederken, Medine'de rahat edemezdi. Kılıcını
kuşandı, doðru Uhud'un yolunu tuttu. Savaşın en
şiddetli ânına yetişmişti. Kahramanca savaştı. Sonunda
aðır bir şekilde yaralanarak hâlsiz düştü.
Savaş bitmişti. Müslümanlar birçok şehit vermişlerdi.

Yürüyebilecek gücü kendinde bulabilenler

şehitler arasında dolaşıyor, yaralılara yardımcı
olmaya çalışıyorlardı. Bu arada son nefesini vermek
üzere olan Uhayrim'i (r.a.) gördüler. Çok şaşırdılar.
Çünkü onu müşrik olarak biliyorlardı.
Hattâ onun müşriklere yardıma geldiðini dahi düşünenler

oldu. Meraklarını gidermek için yanına

yaklaşıp sordular: "Ey Amr, sen buraya niye geldin?
Kavmini kayırmak için mi, yoksa Islam'a yardım

düşüncesiyle mi?…"

Uhayrim (r.a.), bu suale, onları sevindiren şu

müjdeyi verdi:

"Ben Islam'a olan arzumdan dolayı geldim.

Müslüman oldum. Allah'a ve Resûlüne iman ettim.
Sonra da kılıcımı alıp Allah ve Resûlü uðrunda
müşriklerle çarpışmak üzere buraya geldim."
Uhayrim (r.a.) biraz sonra vefat ederek şehitlik

mertebesini kazandı.

Sahabiler, onun durumunu Resûlullah'a haber

verdiler. Peygamberimiz, "O, cennetliktir. Az şey

yaptı, fakat çok sevap kazandı." buyurdu.

Bu hadiseden yıllar sonraydı… Hz. Ebû Hüreyre,
etrafındakilere, "Ömründe hiç namaz kılmadıðı

hâlde cennetlik olan insan kimdir?" diye sordu.

Onlar sustular, cevap veremediler. Ebû Hüreyre

(r.a.), "O, Amr bin Sâbit'tir." dedi. Sonra da onun

bu kıssasını anlattı.[1]

YAZARIN DİĞER YAZILARI