Diyarbakır'da bahar mevsimi artık bildiğimiz bahar değil. Mart ayının ortalarına yeni gelmişken termometreler 25 dereceyi gösteriyor. Hani "bahar serinliği" dediğimiz o hafif rüzgâr nerede? Yağmurlar, bulutlar, mis gibi toprak kokusu nerede? Anlaşılan baharın adı değişmiş, baharda yaz yaşıyoruz!
Eskiden mart ayı, kararsız bir çocuk gibiydi. Bir gün güneş açar, ertesi gün yağmur yağardı. Sabah montla çıkıp öğlen terler, akşam yine üşürdük. Şimdi ise sabah çıkınca yaz havası, öğlen güneşi kavuruyor, akşam yine bahardan eser yok. Çocukluğumuzun baharları artık anılarda kaldı.
Peki, bu değişim neden? Küresel ısınma gerçeği kapımızda duruyor. İklim değişikliği, dört mevsimi ikiye indirmeye başladı: Uzayan yazlar ve kısalan kışlar. Diyarbakır gibi sıcak iklime sahip bölgelerde bu değişimi daha net hissediyoruz. Eskiden baharın keyfiyle yeşeren ovalar, serin esen rüzgârlarla canlanan doğa, şimdilerde sıcaktan erken soluyor.
Bu durum sadece nostaljik bir mesele değil, aynı zamanda ciddi bir çevresel sorun. Tarım etkileniyor, su kaynakları azalıyor, şehirde hava kalitesi değişiyor. Sıcak havalar erken başladıkça insanlar klimaya daha çok yükleniyor, enerji tüketimi artıyor. Kısacası, baharda yaz yaşamak kulağa hoş gelse de uzun vadede pek de iç açıcı değil.
Peki, ne yapmalıyız? Öncelikle doğaya daha çok sahip çıkmalıyız. Ağaçlandırma çalışmalarını desteklemeli, suyu bilinçli kullanmalı ve karbon ayak izimizi azaltmalıyız. Baharın tadını çıkarmak istiyorsak, onu korumak zorundayız.
Diyarbakır’ın baharını kaybetmemek dileğiyle...