?>

İSLAMDA KADIN

NAZLİYA ENES

8 yıl önce

İSLAMDA KADIN                                                                                      

 “Kadına emek vermek, aileye ve gelecek nesillere emek vermektir”
   Toplumu meydana getiren en küçük birlik ailedir. Aile yapısı ve düzeni sağlıklı olursa, toplum da sağlıklı olur;  aksi takdirde toplumda bozulmalar meydana gelir. Peki İslam’ın bize öngördüğü aile düzeni nasıldır? Büyük bir öneme sahip olduğu için Allah'u Teala aile düzenini bizzat kendisi şekillendirmiş ve görev dağılımını da kendisi yapmıştır. '' Ey insanlar doğrusu biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık.'' [1] ayeti, ailenin temelinde farklı cinsten iki insanın olduğunu bildirmektedir. Bu iki insan elmanın iki yarısı gibi birbirlerini tamamlar ve birçok konuda birbirlerine ihtiyaç duyarlar. İlahi ferman, eşler arasındaki ilişkiyi şu ince ifadeyle açıklıyor; '' ... Onlar (hanımlarınız), sizin için birer elbise, siz (erkekler) de onlar için birer elbisesiniz...'' [2]
   Kur’an-ı Kerim’e göre, Hz. Âdem ile Hz. Havva biri diğerinden değil her ikisi de aynı özden, topraktan yaratılmıştır. Biri diğeri için değil her ikisi de yeryüzünü birlikte imar etsinler diye var edilmiştir. İkisi birlikte Allah’ın hitabına muhatap olmuştur. İkisi birlikte şeytana kanmıştır. Biri diğerini aldatmamıştır. İkisi birlikte aldanmıştır. İkisi birlikte pişman olup tövbe etmiş, dünyadaki sorumluluğu da yine birlikte üstlenmiştir. İkisi de halife olarak gönderilmiştir. Kadın ve erkek, iman, ibadet ve ahlakta birbirinin velisidir; birlikte marufu emretmede, birlikte münkeri nehy etmede birbirinin dostudur. İnsanlık değeri ve onuru açısından birbirine eşit ve eş değerdir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’in ifadesiyle kadın ve erkek, “Bir bütünün iki eşit yarısıdır”.[3]
      Allah'ın erkeği yaratılış itibariyle kadınlardan güçlü yaratması, nafaka temininden, aileyi koruyup gözetmekten sorumlu tutması üstün cins olduğu anlamına gelmediği gibi; bu durum kadınında ikinci sınıf insan olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki; günümüz toplumunda yeri geliyor ki kadının ailenin temel ihtiyaçlarını karşıladığı, aileyi koruyup gözettiği durumlar da olabiliyor. İki kişinin yapmış olduğu bir yolculukta bile birisinin başkan olması gerektiği bizzat Resulullah (s.a.v) tarafından tavsiye edilmektedir. Öyleyse koca bir ömrü birlikte geçirecek eşler arasında düzensiz ve dengesiz bir hayat düşünülebilir mi?
     İslam dini, kadına şiddeti de kat'i bir şekilde yasaklamış ve eşleri birbirine Allah'ın bir emaneti olarak görmüştür. Hz. Peygamberimiz (s.a.v) kadın haklarına saygı gösterilmesini istemiş ve Veda Hutbesi’nde konuyla ilgili şöyle buyurmuştur; '' Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah'a karşı gelmekten sakınmanızı tavsiye ederim.”4 Yine Allah Resulü, aile hayatında kadının da sorumluluğunun olduğunu ve söz hakkının bulunduğunu bildirmiş bu hususu şöyle dile getirmiştir; ''Kadın, eşinin evinin ve çocuklarının yöneticisidir. Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiklerinizden sorumlusunuz.''5
       Hz. Peygamber (s.a.v) asla eşlerine şiddet uygulamadığı gibi, şiddet uygulayanları da kınamış ve kadınlar hakkında Allah'tan korkulmasını, onlara haksızlık yapılmamasını konusunda ikaz edip bu bağlamda; '' Sizin en hayırlınız, eşlerine en hayırlı olanınızdır.''6  buyurmuştur. Yine başka bir Hadis-i Şerifte ise; ''Kadınlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onlara vurmayın ve onları kötülemeyin.''7 buyurmaktadır.
       Nitekim Efendimiz (s.a.v)in; “Cennet (sâliha) annelerin ayakları altındadır!”8 beyânı, İslâm’ın kadına bakış açısını sergileyen dikkat çekici pek çok misâlden sadece bir tanesidir.
        İslâm, kadını yalnız biyolojik bir varlık olarak görmez. Kadının mânevî yapısında, büyük bir sabır, tahammül, şefkat ve merhamet gerektiren “terbiye etme” özelliği vardır. Bu sebeple bir anne yüreği, çocuğun eğitim gördüğü ilk sınıftır. “اَلْاُمُّ مَدْرَسَةٌ / Anne bir mekteptir.” sözü de bu hakikatin bir ifâdesidir. Zira annenin ağzından çıkan her bir kelime, çocuğun şahsiyetine konulan bir tuğla mesâbesindedir.
       Bu sebeple İslâm, toplumun çekirdeğini oluşturan âiledeki müstesnâ rolünden dolayı kadını, cemiyetin billur bir avizesi gibi görür. Zira o, nikâhın feyz ve nûru ile toplumu aydınlatır. Nesli korur. Evi düzenler. Malı muhâfaza eder. Âileyi rûhânî neş’elerle doldurur. Kendisini âilesine hasreden fedâkâr bir kadın; engin bir sevgiye, derin bir saygıya ve ömürlük bir teşekküre lâyıktır.
         İslâm öncesi, zulüm, ahlâksızlık ve cehâletin zirve yaptığı dönem olan câhiliye devrinde kadınlar, dâimâ hanımlık haysiyetini rencide edici bir muâmeleye tâbî tutulmuşken, İslâm ile kadın, toplumda iffet ve fazîlet timsâli görülmüş, evin baş tâcı kabul edilmiştir.
            Resulullah (sav) gerek yaşayarak gerekse sözleriyle bizlere her konuda olduğu gibi kadınlara davranışlarımızda da en güzel rol model ve örnek olmuştur. Hiddet, şiddet yerine; ülfet, şefkat, hoşgörü yolunu bizlere tavsiye etmiştir. Bizlerde ferdi ve ictimai terakki elde edip iki cihanda huzur ve saadete kavuşmak istiyor isek; bu güzel yolun her daim takipçisi olmalıyız.
                         
             Cenâb-ı Hak, gönüllerimize İslâm’ın nezâket, zarâfet ve letâfetinden hisseler ihsân eylesin…

 

 

[1] Hucurat/13

2Bakara/187                                                                                                                                                                3Müslim1478/66          
4Müslim/Hac-147
5Müslim/İmâre-20
6Tirmizi/Rada-11
7Ebu Dâvud/Nikah-42
8Nesai/Cihad-6 ; Ahmed, III,429; Suyuti, I, 125
                                                           

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI