Kız çocuklarına erkek çocuklarının paylarının yarısı kadar verilmesi meselesine gelince günümüzde çokça bazı kesimler tarafından eleştirilmektedir. Evvela hükmün verildiği dönemin ve toplumun sosyal ve kültürel yaşamı gözönünde bulundurmak gerekir. Çünkü cahiliyye döneminde kadınlara mirastan hiçbir pay verilmiyordu, aksine kendileri mal olarak başkalarına miras kalıyordu. Ayrıca o dönemde hiç bir İslam düşmanı böyle bir paylaşımı eleştirmiştir değildir. Aksine kadınlara mirastan pay verilmesine karşı çıkıp itiraz etmişlerdir. Günümüzde de bazı bölgelerde cahiliyye adeti devam ettirilerek kadınların mirastan mahrum bırakılması zulüm olduğu gibi, medeni hukukun kendilerine verdiği haktan yararlanarak erkeklerle aynı paya sahiplenmeleri de zulümdür. Adalet ise bu ikisinin ortası olan, Allah’ın Kuran’da verdiği hükümdür ki, kadına erkeğin yarısı kadar hisse verilmesidir. Bu şekildeki paylaşım nimet külfet dengesi gözetilerek yapılmıştır. Çünkü İslam erkeğe birçok mali sorumluluklar yüklemiştir. Evleneceği zaman mehir vermek, evlendikten sonra eşinin ve çocuklarının barınma ve nafakasını karşılamak, fakir olan anne ve babasının ihtiyaçlarını karşılamak gibi sorumluluklar erkeğe aittir. Kadına ise evlenmeden önce babası, evlendikten sonra ise kocası bakmakla yükümlü olur. Ayrıca mehir alıp ev ihtiyaçlarını karşılamada hiçbir sorumluluğu yoktur.
İslama göre mal sahibi hayattayken ölüm hastalığına yakalanmadan önce meşru çerçevede olmak kaydıyla malında dilediği gibi tasarruf edebilir. Yani malının tümünü satabilir, hibe edebilir, sadaka olarak verebilir. Fakat mal sahibi, ölüm hastalığı anında veya ölümünden sonra geçerli olmak üzere malını istediğine ve istediği kadar veremez. Malının üçte ikisini varislerine bırakmak zorundadır. Üçte biri kadar hayır kurumuna veya fakirlere vermek üzere vasiyet edebilir. Varislerin mirastan payları olduğundan, hem de çocuklar arası düşmanlığa sebebiyet verdiğinden dolayı onların lehine vasiyet yapılmaz. Mirasın Allah’ın belirlediği şekilde paylaşma konusunda çok hassas davranmalıyız. Varislerin gönül rızası olmadan yapılan farklı taksimler kul hakkına girmektedir. Özellikle babaların bu konuda evlatlarını sakındırmalı ve şeriata göre paylaşım yapmalarını vasiyet etmelidirler. Kuran’ı Kerim’de Nisa Suresinde mirasla ilgili ayetleri şu iki ayetin takip etmesi çok manidardır.
“İşte bu (hükümler) Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” Allah’ın koyduğu sınırlara uyup uymamanın ebedi hayat olan ahiret hayatını nasıl etkilediğini bu ayetler açıkça ifade etmektedir.