BEYYİNE SURESİNİN MEALİ
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ayyaş ibni Ebi Rebia radıyallahu anh’a mektubu verirken şu tavsiyede bulundu:
“Sen, onların yurduna varınca, geceleyin girmeyeceksin. Sabaha kadar bekledikten sonra, güzelce bir abdest al. İki rekat namaz kıl. Allah’tan kurtuluş ve kabul dile ve Allah’a sığın. Mektubu onlara sağ elinle ve sağ taraflarından ver! Seni kabul ettikleri zaman, onlara Beyyine sûresini oku!” Meâlen:
Bismillâhirrahmânirrahîm
1- Apaçık delil kendilerine gelinceye kadar ehli kitaptan ve müşriklerden inkârcılar (küfürden) ayrılacak değillerdi.
2,3- (İşte o apaçık delil,) Allah tarafından gönderilen ve en doğru hükümleri havi tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir.
4- Kendilerine kitap verilenler ancak o açık delil (Peygamber) kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler.
5- Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.
6- Ehli kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedî olarak kalacakları Cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır.
7- İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.
8- Onların Rableri katındaki mükâfatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O’na saygı gösterenler) içindir.
Sûreyi böylece okuyup bitirdiğin zaman: “Ben Muhammed’e iman ettim ve ben ona iman edenlerin ilkiyim!” de!
Onlar sana hiçbir hüccet getirmezler ki, boşa gitmesin! Hiçbir yaldızlı kitap getirmezler ki, nuru sönmüş olmasın. Onlar sana kendi dilleriyle birşey okudukları zaman “Allah bana yeter!” de ve sonra şu âyeti oku!” Meâlen: “Ben Allah’ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaleti yerine getirmekle de emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir! Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de size aittir. Bizimle sizin aranızda hiçbir mücadele yoktur. Allah hepimizi biraraya toplayacaktır. Dönüş ancak O’nadır!” (Şûra: 15)
Ayyaş Bin Ebi Rebia radıyallahu anh der ki: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in bana emrettiği şeyleri yaptım. Yanlarına vardığım zaman, onlar süslenmiş, süslü elbiselerini giymiş bulunuyorlardı. Onlara: “Ben Resûlullah’ın elçisiyim!” dedim. Beni kabul ettiler. Resûlullah’ın buyurduğu gibi oldu.” (İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 282-283. M. Asım Köksal, İslam Tarihi 7/370-372.)
Ayyaş Bin Ebi Rebia radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’den birkaç hadis rivayet etmiştir. Bu hadisler, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde (III, 420; IV, 347) ve İbn Mâce’nin Sünen’inde (“Menâsik”, 103) yer almıştır. Bir tanesi şöyledir:
Ayyâş Bin Ebi Rebîa el-Mahzûmî radıyallahu anh anlatıyor: “ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Bu ümmet, şu haram yerlere yani Mekke ve Harem-i şerife, hakkı olduğu hürmeti layık olduğu şekilde gösterdiği müddetçe hayır üzere devam eder. Bu hürmete riayet etmediler mi helak olurlar.” (İbn Mâce, Menâsık, 103)
Ayyâş Bin Ebi Rebîa el-Mahzûmî radıyallahu anh, hicrette yol arkadaşı, Emirü’l-mü’minin Hazreti Ömer radıyallahu anh’in hilâfeti zamanında Şam’da vefat etti.
Allah ondan razı olsun. Rabbimiz cümlemizi Ayyâş Bin Ebi Rebîa el-Mahzûmî radıyallahu anh gibi imandan taviz vermeyen, aldığı vazifeyi hakkıyla yapan bir tebliğ eri eylesin. Şefaatlerine nail eylesin. Amin.