Fırat ve Dicle nehirlerinin kıyısında bulunan bazı höyük ve yerleşim yerlerinin nehir taşımacılığı açısından liman gibi kullanılan, boşaltma ve yükleme yapılan yerler olduğunu söyleyebiliriz.
Asur’a başkentlik yapmış üç şehir, Asur, Kalah (Nimrud) ve Nineve, Dicle Irmağı’nın kenarına kurulmuştur. Bu durum, Asur Krallığı’nın merkezinde potansiyel bir taşımacılık olanağı yaratmıştır. Bu nedenle yazılı kaynaklarda liman veya rıhtım yapılarından söz edilir. Sennacherib (MÖ 704-681) tarafından Nineve’de yaptırılan şehrin on beş kapısından birinin adı “iskele kapısı” olarak adlandırılmış ve liman olarak kullanılmıştır.
Yazılı kaynaklar Sennacherib’in, kelek veya benzeri sallarla Dicle Irmağı’nı kullanarak Nineve’ye getirdiği devasa kireçtaşı heykellerden de bahsetmektedir. Ayrıca nehir limanları veya rıhtımlar, gümrük kapısı gibi kullanıldığından, bu alanların kullanımı ücrete tabidir. Bu nedenle ticari gelir kalemlerinden biri olma özelliği de taşıyordu.
Aynı döneme tarihlenen Koyuncuk’tan bir kabartma üzerinde ise kelekle taş taşıyan iki Asurlu görülmektedir. Aynı kabartma da karnına aldığı şişirilmiş bir tulumla onlara yardım eden bir kişi daha vardır. Kalah’taki (Nimrud) kazılarla günışığına çıkartılan, zigguratın ve bazı saray yapılarının yakınında yer alan Asurnasirpal (MÖ 668-626) tarafından yaptırılmış olan 220 metre uzunluğunda, 10 metre yüksekliğinde olan büyük rıhtım duvarı da nehirden suyoluyla gelen malların boşaltıldığı ve yüklemenin yapıldığı alan olarak bilinmektedir.
“Su debisi nehir taşımacılığı için oldukça uygundur”
Güneydoğu Anadolu’da ise bu tür liman yapıların arkeolojik kanıtı Botan Vadisi’ndeki Çattepe kazısında MS 2. yüzyıl Geç Roma Dönemine tarihlenen tabakalarda ortaya çıkartılmıştır. Bu liman yapısı daha sonra Ortaçağ’da da kullanılmıştır. Söz konusu yerleşim yeri Botan Nehrinin, Çattepe (Tilli / Tili / Til) köyünün yakınında, Dicle ile Botan Nehri’nin birleştiği, her iki nehre hakim bir noktada bulunan doğal bir yarımada üzerindedir. İki büyük nehrin birleşme noktasında olması sebebiyle bu alandaki su debisi nehir taşımacılığı için oldukça uygundur.
Arap coğrafyacıların anlattığına göre, özellikle MS 10. yüzyıl boyunca El-Cezire’nin önemli ticari şehir ve limanlarından biridir. Ortaçağ yazılı belgelerinde bahsi geçen liman yapısı ise yerleşimin güneybatı tarafında Dicle Nehri’nin kenarında ortaya çıkartıldı. Bu yapı ilk kez Geç Roma Döneminde tatlı su kaynağı için inşa edilmiştir. Olasılıkla bu dönemde Dicle Nehri’nin yatağı daha batıdan, kaleye uzak bir alandan aktığı için, kaleye kanallarla getirilen içilebilir tatlı suyun depolanması için sarnıç olarak yapılmıştır. Daha sonra tektonik bir hareket sonucu Dicle Nehri’nin yatağı yer değiştirip kalenin yanından akmaya başlayınca sarnıç olarak kullanılan bu yapının küçük değişikliklerle bir liman yapısına dönüştüğünü söyleyebiliriz.
Duvarların içinde bulunan iskele babaları bu durumu kanıtlamaktadır. Ayrıca liman yapısının duvarlarında bulunan çapı 8-10 cm olan yuvarlak delikler buralara çakılan ağaçlara da keleklerin veya diğer taşıma araçlarının bağlanmış olduğunu göstermektedir.