Bu kadar merhametsiz ve acımasız bir zamanda merhameti yazmak ve ondan bahsetmek ne kadar da zor! Ama yine de kâinat ve üstünde yaşadığımız dünya gezegeni yüce Allah’ın merhametiyle dönüyor ve onun iradesiyle hayat devam ediyor.
Yüce Allah, kendi nefsine rahmeti (merhameti) yazmış, Merhameti gazabını geçtiğini belirtmiş. (En’am,12). Merhameti olmasaydı bu dünya çoktan helak olmuşu. İşte “Rahman” sıfatının tecellisi bütün mahlukata; insanlara, cinlere, Müslümanlara, kafirlere, hayvanlara ve bütün canlılara rahmet edip yaşama imkanı bağışlamış. Kur’an-ı Kerim’in özeti olan Fatiha ve Fatiha’nın özeti olan besmeleyi iki sıfatı olan RAHMAN ve RAHİM ile başlatmış. Ve her işe besmeleyle başlamamızı da istemiş. Kur’an-ı kerimin bir suresi hariç diğer sureler Allah’ın merhametli olduğunu gösteren sıfatlarıyla başlıyor. Kur’an- kerimde ve Hadis-i şeriflerde rahmet kelimesi; merhamet, bağışlama, şefkat, iyilik ve benzeri manalara gelmektedir. Biz burada Rabbimizin bize merhamet ve şefkati (acımayı), insanların birbirlerine karşı ve hayvanlara karşı merhametinden bahsedeceğiz. Allah (c.c.) insanları çok seviyor ve sevginin alameti olarak onlara merhamet ediyor. Onların bütün ihtiyaçlarını karşılıyor. Onlardan sevgi, kulluk ve takdir yani Allah’ın kadir kıymetini bilmelerini istiyor. İnsanlar suç, isyan ve günah işlediklerinde hemen cezalandırmıyor, tövbe etmelerine fırsat verip onları bağışlamak istiyor. O (c.c.), şöyle beyan buyurmuştur: “Eğer Allah, insanları yaptıkları yüzünden (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor.” (Fatır, 45). Başka bir ayette, “Senin, bağışı bol olan Rabbin merhamet sahibidir; şayet yaptıkları yüzünden onları (hemen) muahaza (ceza) edecek olsaydı, onlara azabı çarçabuk verirdi.” (Kehf, 58) buyurmaktadır. Kişi şuanki dünya halini, insanların yaptıklarını ve Yüce Allah’ın insanlara olan nimetlerini devam ettirmesini iyi düşündüğünde Allah’ın ne kadar merhametli olduğunu anlar.
Allah bize merhamet ediyor, hakk olan kelamı Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Âyetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: “Selâm size! Rabbiniz kendine, merhamet etmeyi yazdı. Gerçek şu ki, sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar da ardından tövbe edip kendisini düzeltirse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (En’am, 54). Aleme rahmet vesilesi olan alemler efendisi Muhammed Mustafa’yı gönderen Allah bize ne kadar da merhamet etmiş. Bu merhametinden olacak ki müslümanlardan, insanlardan toplu helaki kaldırmıştır. “Hâlbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar (insanlar) istiğfar ederken, mağfiret dilerken de Allah onlara azap edici değildir.” (Enfal, 33). Allah, sevdiği habibi için bu kadar bağışlamada bulunmuştur. Habibi de insanlara son derece bağışlayıcı ve merhametliydi. O şöyle buyurmuştur: “Ben merhamet olarak gönderildim.” (Mecmau’z-Zevaid, 8/260), “Allah beni insanı yeren, kötüleyen, lanet okuyan olarak göndermedi. Lakin beni davetçi ve rahmet olarak göndermiş. Allah’ım benim kavmimi bağışla; çünkü onlar bilmiyorlar; bana karşı çıkıyorlar.” (Elbani, 7088).
İnsanlar birbirine merhamet etmeli. Dünya merhamet ve şefkatle idare ediliyor. Bugün yaşadığımız ortamlar çok acımasız. İnsanlar aç kurtlar gibi birbirine saldırıyor. Hâlbuki birbirimize merhamet edecektik ki Allah (c.c.) da bize acıyacak, merhamet edecek; dünya rahata kavuşacaktır. Resulüllah (s.a.s.) hadisinde şöyle buyurmuş: “İnsanlara merhamet etmeyene Allah ona merhamet etmez.” (Tirmizi, 238, Müsned İmam Ahmed, 11362), “Kim merhamet etmezse, merhamet görmez.” (Müslim, 2318).
Her iş, davranış ve sözde merhamet olmalı. Kadir, kıymet bilinmeli. Özelikle de biz Müslümanlar, çünkü rahmet peygamberin merhametli ümmetiyiz. İnsanları Allah’a çağırmalı ve onları merhamete layık duruma getirmeye çalışmalıyız. Bu iş şefkatle ve acımayla olur. Nefretle, intikam duygusuyla tebliğ olmaz. “Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok merhametlidir, şefkatlidir.” (Tevbe, 128).
İnsanlara karşı merhametli gerekli olduğu gibi, hayvanlara ve bitkilere de karşı şefkatli olmak lazım. Efendimiz: “Kim, kesilecek bir kuş dahi olsa merhamet etse, Allah kıyamet gününde ona rahmet eder.” buyurur. (Mecmeü’z- Zevaid, 4-36, Buhari, edebu’l müfred, 381).
Şu olay, merhametin ve Allah Taala’nın şefkatinin azametini ve büyüklüğünü gösteriyor:
-Bir savaşta esirler arasında bir kadın yavrusunu arıyordu. Sonunda onu buldu ve bağrına bastı, - küçük olduğundan- onu emzirdi. Peygamber (a.s.) yanındakilere: “Bu kadın çocuğunu ateşe atar mı?” diye sordu.
-Hayır dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) :
- Bilin ki Allah’ın kullarına merhameti, bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha fazladır, buyurdu. (Buhari, Edeb, 18). Bunun tescili şu hadisi şeriftir: “Allah Taala’nın yüz rahmeti var. Bunlardan bir tanesi dünyaya vermiş; bununla birbirine merhamet ediyorlar. Doksan dokuzu ise ahirete bırakmıştır.” (Müslim, 2752, Tirmizi, 3541).
“Her cana merhamet!” diyor ve yazımı Resulün şu mübarek sözüyle –emriyle- bitiriyorum: “Yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin!.” (Ebu Davud, Edeb, 58).