Ezeli ve ebedi olan, ölümü ve hayatı yaratan, ahirette mükâfatı tastamam veren ve bizi bizden çok seven rabbimize sonsuz hamd-u senalar olsun. Dünyada rehberimiz, ahirette şefaatçimiz, Kevser Havuzunun sahibi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e, âline ve ashabına salat-u selam olsun.

Cenabı Allah’ın el-Barî ismiyle bizleri yoktan var etmesi ve bizlere hayat vermesi nasıl bir gerçeklik ise ahiret ve ölüm de aynı şekilde kaçınılmaz bir hakikattir. Bu dar-i fenaya gelen her canlı, ömür sermayesi tükenince ahirete irtihal edecek ve ölüm şerbetini içecektir. Rabbimiz Teâlâ bu hakikati Kuran-ı Kerim’in birçok ayet-i kerimelerinde bize bildirmiştir. Cenabı Allah her şeyin ölümlü olduğu ve her nefsin ölümü tadacağını şöyle bildirmiştir: Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.”(Enbiya, 35).Eğer Cenabı Allah, bir canlıya bu dünyada sonsuza kadar yaşamayı takdir etseydi hiç şüphesiz buna layık olan âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz (s.a.v) olurdu. Oysaki ölümün kimseye ayrıcalık yapmayacağına dair Rabbimiz,“Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.”(Zümer, 30). buyurarak ve Biz senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?”(Enbiya,34)buyurarak bu hakikati vurgulamıştır. Aynı zamanda ölümden kaçışın mümkün olmadığını ve mutlaka bir gün ölümün geleceğini dair şöyle buyurmuştur: “De ki: "Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da görünen âlemi de bilen Allah'a döndürüleceksiniz de,Osize yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Cuma, 8).

Bu ayetler ve dile getiremediğimiz diğer ayetler ışığında bir daha vurgulamamız gerekir ki ölüm haktır, ölümden kaçmak mümkün değildir ve her canlı ölümü tadacaktır. Burada en önemli husus ise ölüm, yok olup gitmek değildir. Fani ve geçici olan buâlemden baki ve ebedi olan ahirete bir intikaldir. Yüce dinimiz İslam, ölüm hususunda insanın aklını ve gönlünü sakinleştirecek şekilde ölümün anlamını izah etmektedir. Dinimizde ölümün, bir nehrin denize kavuşması gibi kulun Allah’a erişmesinin vasıtası olduğu açıklanmıştır. O sebeple kimi İslam büyükleri ölümü iki sevgilinin birbirlerine kavuşmasını ifade eden “düğün gecesi” olarak nitelendirmiştir. Şair bu hakikati ne kadar da güzel dile getirmiş:

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?

Hz. Peygamber, “Allah’a kavuşmayı arzu eden kimse ile Allah da buluşmayı murat eder, bunu arzu etmeyen kimseyle buluşmayı ise kerih görür.” buyurmuş, bunu duyan Hz. Âişe’nin hiç kimsenin ölmeyi hoş görmediğini söylemesi üzerine Resûlullah şöyle demiştir: “Senin zannettiğin gibi değildir. Bir mümine ölüm hali gelince ilâhî rıza ve lütufla müjdelenir. Artık onun için hiçbir şey ahiret yolculuğu kadar sevimli değildir. Kâfire ölüm hali gelince karşılaşacağı azap kendisine bildirilir. Artık onun için de hiçbir şey ölüm kadar sevimsiz olmaz. Kâfir, Allah’ın huzuruna çıkmaktan hoşlanmadığı gibi Allah da onunla mülâki olmayı (onu görmeyi) murat etmez.”(Müslim, Zikir, 14).

Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar.”Bizler çok iyi biliyoruz ki ölüm ile gelen uyanmanın hiçbir faydası olmayacaktır. Önemli olan ölmeden önce uyanmak ve hesaba çekilmeden önce kişinin nefsini hesaba çekmesidir. Zira ferasetli mümin ölümün, ahiret yolculuğuna bir başlangıç olduğunu bilir ve ölüm sonrası için hazırlık yapar. Bundan dolayı Allah Resûlü akıllı kişiyi şöyle tarif etmiştir: “Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise arzularının peşinde koşup da Allah’tan bağışlanma dileyendir.”(Tirmizî, Kıyame, 26). Hz. Ömer (r.a.)’in ölüme hazırlık yapma ile ilgili söylediği o meşhur ve manidar sözünü hatırlamakta fayda olacaktır: “Hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekiniz. Kendinizi en büyük buluşma için hazırlayınız. Kıyamet gününde hesap, ancak dünyada kendini sorgulayanlar için kolay olur.”Tabiri caizse insan hayatı üç günden ibarettir:Dün,bugün ve yarın.Dün olarak ifade ettiğimiz ömürden geçen günleri geri getirmek mümkün değildir. Yarının ise ne olacağı belli değildir. Yarını yaşayacağımıza dair bir garantimiz de yoktur. Öyleyse bugün diye ifade ettiğimiz zaman dilimini ganimet bilmek gerekir. İnsan ancak içinde bulunduğu anı değerlendirme imkânına sahiptir ve bu anı fırsat bilerek ahiret için hazırlık yapmak durumundadır.

Yüce Allah hayatı da ölümü de dünyada kimin daha güzel ameller işleyeceğini sınamak için takdir etmiş ve kullarını ölüm gelinceye dek kendine ibadetle sorumlu tutmuştur. Dolayısıyla insanın dünyaya geliş amacını unutmaması, hayatını istikamet üzere devam ettirerek ahiretini kazanabilmesi için ölümü hatırından çıkarmaması gerekir.Kişi, hiç aklına getirmediği ve gündemine almadığı bir şey için gereği kadar hazırlık yapamayacağı izahtan varestedir. Öyleyse ölüm ve ahirete hazırlık yapabilmek için aklından çıkarmamak ve çokça hatırlamak gerekir. Bunun içindir ki Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çok hatırlayın.”(Tirmizî, Zühd, 4).Bir başka rivayete göre ise; Ashaptan bazıları bir gün Resûlullah’ın mescidinde oturmuş gülüşüyorlardı. O esnada Hz. Peygamber içeri girdi. Gülüşmelerini görünce şöyle nasihatte bulunma ihtiyacı hissetti: “Aslında sizler ölümü çok sık hatırlamış olsaydınız şu gördüğüm vaziyette olmazdınız. Öyleyse lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çok hatırlayın.”(Tirmizî, Sıfatü’l-kıyame, 26).İslam’ın ikinci halifesi Hz. Ömer (r.a.) ise, “Ölüm sana vaiz olarak yeter, ey Ömer!” hadis-i şerifini yüzüğünün kaşına yazdırmıştır. Ölüm gelmeden önce ölüm için hazırlık yapmayı hidayet alameti sayan Peygamber Efendimiz, Abdullah b. Ömer’in omzundan tutarak onun şahsında bütün inananlara şöyle nasihat etmektedir:Dünyada sanki gurbette imiş gibi veyahut yolculukta bulunuyormuş gibi ol. Kendini mezarlıktakilerden kabul et.(İbn Mâce, Zühd, 3).Mademki bu dünyada bir yolcu ve gurbetçiyiz öyleyse asıl vatan ve memleketimiz ahirettir. Ölüm ise ahirete açılan bir kapıdır.

Rabbimiz Teâlâ bizlere hayatın da ölümün de hayırlısını nasib eylesin. Kalan ömrümüzü geçen ömrümüzden hayırlı kılsın. Ömür sermayemizden en güzel bir şekilde istifade edebilmeyi ve ahiret için iyi bir hazırlık yapabilmeyi bizlere nasib eylesin. Rabbimiz bizden razı, biz de Rabbimizden razı bir şekilde O’na dönmeyi nasib ve müyesser eylesin. (ÂMİN)