Abbas bin Abdülmuttâlib (r.a.)
- 09-07-2022 09:34
- 04-08-2023 22:19
- 11
İslamiyet’ten önce de Kâbe’ye hizmet kutsi bir vazife kabul edilirdi. Bu mukaddes vazifeyi Kureyş’in asil ailelerinden olan Hz. Abbas’ın ailesi yerine getirirdi. Kâbe’yi tamir eder, ziyaret edenlere su dağıtırlardı. Kâbe’ye hizmet, bu ailenin bir geleneğiydi.
Hz. Abbas henüz çocuktu. Bir gün kayboldu. Annesi her tarafı aradı, fakat bir türlü onu bulamadı. “Eğer Abbas’ımı bulursam, Kâbe’yi ipek kumaşla süsleyeceğim!” diye adakta bulundu. Sonunda Abbas çıkageldi. Annesi de sözünü yerine getirdi. Böylece Kâbe, ipek kumaşla tarihte ilk defa Hz. Abbas’ın annesi tarafından örtülmüş oldu. Ailesinin bu güzel âdetine sahip çıkan Hz. Abbas, Kâbe’de kimsenin kötü söz söylemesine müsaade etmezdi.
Hz. Abbas, Müslüman olmadan önce de yeğeni Resûlullah’ı severdi. Onu Mekke müşriklerine karşı korurdu. Peygamber Efendimiz bazı mühim kararlar aldığında önce onunla istişare ederdi. Mekke müşrikleri Resûlullah’ı (a.s.m.) çok rahatsız ettiklerinde Medineliler kendi beldelerine davet ettiler. Meşhur Akabe Biatı’nda Hz. Abbas da bulunarak, onlardan, Resûlullah’ın korunması için canlarıyla mallarıyla çalışmalarını istedi. Medinelilere hitaben şöyle konuştu:
“Ey Medineliler! Muhammed’in yüksek mevkiini ve kıymetini elbette biliyorsunuz. Mekke’deki düşmanlarından onu koruduk, korumaya devam edeceğiz. Onu Medine’ye davet ediyorsunuz. Ancak onu koruyabilecekseniz memleketinize götürünüz. Şayet onu himaye edeceğinizden emin değilseniz bu teşebbüsten vazgeçiniz.”
Böylece Hz. Abbas, Resûlullah’ın korunmasını garantiye almak istedi. Medi-nelilerden söz aldı. Medineliler, Evs ve Hazreçliler, Resûlullah’ı canları gibi ko-ruyacaklarına söz verince, Hz. Abbas’ın gönlü rahatladı, endişesi zail oldu. Üçüncü Akabe Biatı böylece müspet neticelendi.
Hz. Abbas, Bedir Harbi’nde müşriklerin safında yer almıştı. Resûlullah Efendimiz bütün sahabilere onun öldürülmemesi hususunda talimat vermiş ve:
“Abbas’la karşılaşırsanız, sakın onu öldürmeyiniz! Abbas bizdendir.” buyurmuştu.
Hz. Abbas, Bedir Savaşı’nda esir alındı. Peygamberimiz, esaretten kurtulabilmesi için, diğer esirler gibi fidye ödemesi gerektiğini bildirdi. Hz. Abbas:
“Yâ Resûlallah, ben Müslüman’ım. Kureyş kabilesi beni bu savaşa zorla getirdi.” dedi. Peygamberimiz:
“Senin Müslümanlığını Allah bilir.” buyurdu, “Söylediğin doğruysa, Allah elbette onun sevabını sana verir. Fakat sen görünüşte bizim aleyhimizdeydin. Sen, kurtulman için fidyeni ödemeye bak.”
Savaştan sonra, Hz. Abbas’ın üzerinde bulunan bir miktar paraya ganimet olarak el konulmuştu. Hz. Abbas, Peygamberimize:
“Hiç olmazsa benden aldığınız altınları fidye olarak kabul et.” dedi. Resûlullah (a.s.m.) bu teklifi kabul etmedi:
“Hayır, o para, Allah’ın bize senden nasip ettiği bir ganimettir.” buyurdu. Hz. Abbas:
“Yâ Resûlallah, benim ondan başka malım yok. Sen beni Mekke’de halktan dilenecek bir hâlde mi bırakacaksın?!” dedi. Peygamberimiz (a.s.m.):
“Ey Abbas, altınlar nerede kaldı?!” diye sordu. Hz. Abbas şaşırmıştı. Resûlullah’a:
“Hangi altınlar?” diye sordu. Bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurdu:
“Mekke’den çıktığın gün, hanımın Ümmü’l-Fadl’a teslim ettiğin altınlar! O esnada yanınızda ikinizden başka kimse yoktu. Sen o zaman hanımına, ‘Bu seferim esnasında başıma ne geleceğini bilmiyorum. Şayet başıma bir felaket gelir de geri dönmezsem, şu kadarı senin içindir. Şu kadarı Fadl için, şu kadarı Abdullah için, şu kadarı Ubeydullah için, şu kadarı da Kusem içindir.’ demiştin.”