Abdullah bin Abbas (r.a.)

Peygamberimizin (a.s.m.), Medine’ye hicretinden üç sene önceydi… Amcası Hz. Ab­bas’ın evinde bir şenlik vardı. Bir oğlan çocuğu dünyaya gelmişti. Çocuğu Re­sû­lul­lah’a götürdüler. Nur topu çocuğu kucağına alan Kâinatın Efendisi ona “Abdullah” ismini verdi. Ağzına biraz hurma ezmesi koydu, dua buyurdu.

Küçük Abdullah, Peygamber Efendimizin ailesinin bir ferdiydi. Teyzesi Hz. Meymune, Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) mübarek hanımlarındandı. Bu sebeple Hz. Ab­dullah, Efendimizin evine sık sık gider, ondan ders alırdı. Re­sû­lul­lah ile birlikte geceleri ibadet eder, hizmetini görürdü. Çalışkanlığıyla, pratik zekâsıyla ve doğruluğuyla Peygamberimizin sevgisini kazanmıştı.

Hz. Peygamber, Abdullah’ın bir âlim olarak, mükemmel bir sahabi olarak yetişmesini istiyor, her vesileyle ders veriyor, eğitiyordu. Hz. Abdullah bir de­fasında Peygamberimizin arkasında namaz kılarken biraz uzakta durmuştu. Aynı hizada namaz kılmanın Re­sû­lul­lah’a saygısızlık olacağını düşünüyordu. Peygamberimiz (a.s.m.) başından hafifçe tutup sağına çekti. Tek kişi olduğun­dan cemaatin imamın sağında durması gerektiğini söyledi.

İbni Abbas (r.a.) devamlı olarak Re­sû­lul­lah ile birlikte bulunurdu. Bir gün yi­ne birlikte idiler. Re­sû­lul­lah’ın terkisine binmişti. Peygamberimiz (a.s.m.), “De­likanlı, sana bir şeyler öğreteyim.” dedi ve şöyle buyurdu: