Abdullah bin Amr (r.a.)-6

 “’Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma. Onlar Rab’lerinin katında hayat sa­hibidirler ve O’nun nimetleriyle rızıklanırlar.

“Onlar, Allah’ın kereminden bağışladığı nimetlerle sevinç içindedirler. Ar­kada kalan ve henüz kendilerine katılmamış olan kardeşlerinin ahiretteki hâlle­rini görüp sevinirler ve bilirler ki, onlar üzerine hiçbir korku olmayacak ve onlar hiçbir üzüntüye uğramayacaklardır.

“O şehitler, Allah’tan kendilerine erişen büyük bir nimetle, pek ziyade bir mükâfatla ve müminlerin mükâfatını Allah’ın zayi etmediğini görmekle sevi­nirler.”[5]

Bu haberi duyan Hz. Câbir’in sevincine diyecek yoktu…[6]

Aradan 46 yıl geçmişti… Hz. Abdullah’ın kabri sel sularının akıntı yerin­deydi. Akan sular toprağı iyice oyunca şehitlerin kabirleri açılmıştı. Başka tara­fa nakledilmeleri gerekince, mezarları açtılar. Şehitler sanki yeni vefat etmiş gi­biydiler. Cesetleri hiç değişmemiş ve bozulmamıştı. Kabir açılır açılmaz misk gibi bir koku yayıldı. Uyur gibiydiler. Hz. Abdullah yaralandığı zaman elini ya­rasının üzerine koymuştu. Mezar açılıp eli yarasının üzerinden ayrılmak ve uza­tılmak istenince yarası kanamaya başladı. Sonunda eli olduğu gibi bırakıldı. Kanama da durdu…[7]