Abdullah bin Mes’ud (r.a.)-3
- 15-02-2019 12:38
- 04-08-2023 22:17
- 17
Genç ve çelimsiz bir çobanken imanın sırrına erip bütün dünyaya meydan okuyabilecek, manevi bir kuvvete erişen Hz. Abdullah, Mekke’nin sözde büyük liderlerini hiçe saydığını açıkça göstermiş ve hepsini küçük düşürmüştü. Dolayısıyla maksat hâsıl olmuştu. Bu sebeple sahabiler, Hz. Abdullah’ın ertesi günü de oraya gidip kendisini yeniden tehlikeye atmasını uygun görmediler.[1]
Abdullah bin Mes’ud (r.a.) iki defa hicret etme faziletini kazanan sahabilerdendi. Müşriklerin işkenceleri dayanılmaz bir hâl alınca Habeşistan’a hicret etti. Fakat Peygamberimizin hasretine dayanamadı. Bir müddet sonra tekrar Mekke’ye döndü. Hicret izni çıkınca da Medine’ye hicret etti. Resûlullah (a.s.m.) onu Zübeyr bir Avvam’la kardeş yaptı.
Peygamberimiz, Hz. Abdullah’ı mescidin bitişiğinde bir yere yerleştirmişti. Bu sebeple her an Resûlullah’ın hizmetine koşardı. Abdullah (r.a.), Peygamberimizin devamlı beraberinde yürür, ayakkabılarını giydirir, âsasını, yastık, koku ve misvak gibi hususi eşyalarını taşırdı. Peygamberimiz uyuduğunda kendisini İbni Mes’ud uyandırırdı. Bu yüzden onun sahabiler arasındaki unvanı, “Sahibü’s-Sevadı ve’s-Sivâk” idi. Hz. Abdullah, Resûlullah ile o kadar beraber oluyordu ki, Medine’ye ilk gelenler onu Ehl-i Beyt’ten zannediyorlardı… Hayber’in Fethi’nden sonra Medine’ye gelen meşhur sahabilerden Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a.) bununla ilgili olarak şöyle der:
“Ben ve kardeşim Medine’ye geldiğimizde, Resûlullah’ın yanına çok girip çıktığı için onu ve annesini Resûlullah’ın Ehl-i Beyt’inden sanıyorduk.”[2]