Abdullah bin Ömer (r.a.)-7
- 08-02-2019 13:38
- 04-08-2023 22:17
- 14
Sonra merak saikasıyla Hz. Abdullah’ın peşine düştü. Onun evinin kapısında bekleyen bir fakirin yanında bir müddet oyalandığını ve sonra içeri girdiğini gördü. Birazdan Hz. Abdullah evinin diğer kapısından çıktı ve o kapıda bir fakir daha görerek yanına gidip biraz yanında kaldı. Sonra da gitti. İyice meraklanan sahabi, fakirlerin yanına giderek, Hz. Abdullah’ın yanlarında ne yaptığını sordu. Her ikisi de onun kendilerine birer altın verdiğini söylediler. Şaşkınlığı iyice artan sahabi, sonunda meseleyi doğrudan Hz. Abdullah’a sormaya karar verdi. Çarşıda 40 para için hararetle pazarlık yaparken fakirlere bu kadar cömert davranmasının hikmetini bizzat ona sordu. Şöyle bir cevapla karşılaştı:
“Çarşıdaki vaziyet iktisattan ve kemal-i akıldan [akıllılıktan] ve alış verişin esası ve ruhu olan emniyetin, sadakatin muhafazasından gelmiş bir hâlettir, hisset [cimrilik] değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ruhun kemalinden gelmiş bir hâlettir. Ne o hissettir ve ne de bu israftır.”[7]
Verdiğimiz birkaç misalde şefkat ve merhameti, muvazene ve muhakemesi ve Rabb’ine teslimiyeti açıkça görülen Hz. Abdullah, aynı zamanda zulüm karşısında hakkı çekinmeden haykırabilen, mert ve cesur bir karaktere sahipti. Hayatının son yıllarında Haccâc’a karşı yaptığı sert çıkışlar bunu gösterir.
Bir defasında Zalim Haccâc’ın cuma hutbesini çok fazla uzatması üzerine oturduğu yerden: