Abdullah bin Revâha (r.a.)-2

 

Konuşmalar bir hayli uzamıştı. Hz. Abdullah, Peygamberimizin üzülmesini istemiyordu. Re­sû­lul­lah, Mekkeli müşriklerin işkencelerinden kurtulmak ve Medine’yi teşrif etmek istiyordu. Sözü uzatmanın manası var mıydı? Bir an ev­vel, “Yanımıza gel, yâ Re­sû­lal­lah! Bütün şartlarını kabul ediyoruz.” diyerek o Yüce Resûl’ü hoşnut etmek gerekmez miydi? Hz. Abdullah, bu arzusunu açığa vurmakta gecikmedi. Ebû Heysem’e şöyle dedi:

“Biz, Allah’tan ve Allah’ın Resûl’ünden geleni kabul ettik. Ey Ebû Heysem! Sen bir tarafa çekil. Biz, Re­sû­lul­lah’a biat edeceğiz.”

Bunun üzerine Medineli Müslümanlar teker teker Peygamber Efendimize biat etmeye başladılar. Abdullah bin Revâha biat ederken, “Yâ Re­sû­lal­lah! Sana 12 Havarinin İsâ’ya (a.s.) biat ettiği şekilde biat ediyorum.” dedi.

Havarilerin Hz. İsâ’ya her zaman onunla birlikte hareket edeceklerini Kur’ân-ı Kerim şöyle anlatır:

“Vakta ki İsâ, Yahudilerin inkârda ısrarlarını ve ihanetlerini hissedince, ‘Allah yoluna davette benim yardımcılarım kimdir?’ dedi. Havariler de, ‘Al­lah’ın dinine yardımcılar biziz’ dediler. ‘Biz Allah’a iman ettik. Sen de şahit ol ki, biz gerçekten Müslümanlarız!’

“’Ey Rabb’imiz! Biz indirdiğin kitaba inandık ve Peygamber’e uyduk. Sen de bizi, Senin birliğine ve peygamberlerinin doğruluğuna şahitlik edenlerle beraber yaz.’ dediler.”[2]