Adiyy bin Hâtem (r.a.)-1

 

Delilsiz, araştırmasız ve sadece taklidî olarak

bir davayı benimseyenlerin, ileride karşılaşacakları

küçük sarsıntılar karşısında tereddüde düşmeleri,

hattâ o davadan vazgeçmeleri mümkündür.

Düşünerek, akıl ve muhakeme ile bir davayı benimseyenlerin

ise, ideallerine cansiperane sarıldıkları

ve daha önce batıl davalarda gösterdikleri

gayret ve sebatın fazlasını, girdikleri hak davada

gösterdikleri görülmüştür. Islam tarihi bu

hakikatin birçok misalleriyle doludur. Işte,

Islamiyet'e girdikten sonra sahabiler arasında

mümtaz bir mevki kazanan Adiyy bin Hâtem de

bunlardan biridir. Cömertliğiyle meşhur Hâtem-i

Tâî'nin vefatından sonra, Tayy kabilesinin başına

gelen zatın oğlu olan Adiyy, Hıristiyan idi. Kendi

dinine sıkı sıkıya bağlıydı. Peygamberimizin

(a.s.m.) Islam davasını ilan etmesinden, kendi

inançlan hesabına çok müteessir olmuştu.

Yıllardan beri atalarının izinden giden Arapların

böyle yeni çıkan birisinin peşinden gitmelerini

bir türlü hazmedemiyordu. Çok huzursuz oldu

ve başını alıp Arap Yarımadası'nı terk ederek,

Hıristiyanlığın yaygın olduğu Anadolu içerilerine

geldi. Hattâ bir rivayete göre, Istanbul'a kadar

gelerek kayserin huzuruna çıktı. Bir müddet

sonra avare şekilde dolaşmaktan bıktı ve kendi

kendine şöyle dedi: "Şu zata [Hz. Muhammed'e]

niçin gitmiyorum ki?! Eğer yalan söylüyorsa, ben

onu fark ederim. Yok, eğer doğru söylüyorsa ona

tabi olurum." Bu düşüncesinden sonra kalkıp

Resûlullah'ın huzuruna geldi. Sahabe-i Kirâm,

Adiyy'in âniden çıkıp gelmesine çok şaşırmışlardı.

Resûlullah ile aralarında şöyle bir

konuşma geçti: