Ahirette Kimler Pişman Olacak?

Neden pişman oluruz? Ahirette kimler pişman olacak? İnsan ölünce pişmanlık duyar mı? İşte insanın ölünce duyduğu pişmanlık...

Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz biz ümmetini îkaz sadedinde bir gün:

“‒Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.” buyurmuşlardı. Kendisine:

“‒O pişmanlık nedir yâ Resûlâllah?” diye sorulduğunda Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem:

“‒(Ölen), muhsin (ihsan sahibi, hayır ehli, sâlih) bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna; şayet kötü bir kişi ise, kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.” cevâbını vermişlerdir. (Tirmizî, Zühd, 59/2403)

Cenâb-ı Hak bu hususta kullarını şöyle îkaz buyurmaktadır:

“Ey îmân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanlardır.” (el-Münâfikûn, 9)

“Herhangi birinize ölüm gelip de; «Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip sâlihlerden olsam!» demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infâk edin.” (el-Münâfikûn, 10)

“(İşte o zaman insan:) «Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!» der.” (el-Fecr, 24)

“Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Münâfikûn, 11)

Öyleyse imkân sahibi bir kul, Allah Teâlâ’nın bahşettiği nîmetleri, fırsat elde iken âhirete göndermeli, kıyâmetin o “zor, çetin, sıkıntılı ve meşakkatli günü” için bugünden hazırlık yapmalıdır. Unutmamak îcâb eder ki, yarın ebedî ikâmetgâha devrolunduğunda, ne zenginin elinde infâk edebileceği bir imkân kalacak, ne de fânî nîmetleri bâkī saâdete sermaye kılmak için bir fırsat olacak!..

Merhum Necip Fâzıl, ne güzel söyler:

Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir!

Mezarda geçer akçe neyse, onu biriktir!..

BUGÜN AMEL VAR, HESAP YOK

Hazret-i Ali radıyallâhu anh der ki:

“Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Âhiret ise yüzünü dönmüş geliyor. Her birinin kendine has evlâtları (tâlipleri) vardır. Siz âhiretin evlâtları olun, dünyanın evlâtlarından olmayın!

Bugün amel işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı yoktur.” (Buhârî, Rikāk, 4)

Tıpkı imtihan salonundan çıkan bir talebenin, -imtihanda aklına gelmeyen doğru cevaplar hatırına gelmiş olsa bile- artık imtihana dönüp cevap yazamayacağı, notunu artıramayacağı gibi… Hayat imtihanındaki suallerin doğru cevaplarını öldükten sonra hatırlamak da kişiye bir şey kazandırmaz, bilâkis daha ağır bir pişmanlık sebebi olur.

KEŞKE DEMEMEK İÇİN NE YAPMALIYIZ?

Ebû Zer radıyallâhu anh’ın şu hikmetli sözleri, sonradan “keşke” dememek için ölüm ve ötesine bugünden hazırlanmanın lüzûmunu ne güzel hulâsa etmektedir:

“Bir malda üç ortak vardır. Birincisi mal sahibi, yani sen; ikincisi kaderdir. O, hayır mı, yoksa felâket ve ölüm gibi şer mi getireceğini sana sormaz. Üçüncüsü ise mîrasçıdır. O da bir an önce başını yere koymanı (yani ölmeni) bekler. Ölünce malını alır götürür, sen de hesâbını verirsin. Eğer gücün yeterse sen bu üç ortağın en âcizi olma!

Allah Teâlâ; «Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe birre (hayrın kemâline) eremezsiniz…»[1] buyuruyor. İşte benim en sevdiğim malım şu devemdir, (âhirette karşıma çıkması için) onu kendimden önce gönderiyor (sadaka olarak veriyor)um.” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 163)

ÖLÜM VE ÖTESİNE HAZIRLIK

Hak dostu Rebî bin Haysem’in şu hâli, ölüm ve ötesine hazırlık hususunda câlib-i dikkat bir misaldir:

Rebî bin Haysem Hazretleri, bahçesine bir mezar kazmıştı. Kalbinin katılaştığını hissettiği zamanlarda bu kabre girer, bir müddet orada kalırdı. Dünyaya bir gün mutlakâ vedâ edeceğini ve mezarda bir istiğfar ve sadakaya bile muhtaç vaziyette kalacağını tefekkür eder, âhiretteki hesâbı düşünerek derin bir muhâsebe iklimine girerdi. Daha sonra şu âyetleri okurdu:

“Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: «Rabbim, beni (dünyaya) geri gönderiniz.» der.” (el-Mü’minûn, 99)

“«Tâ ki boşa geçirdiğim dünyada sâlih amellere sıkıca sarılayım!» (der.)

Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibârettir. Onların arkasında, tekrar diriltilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine mânî) bir perde vardır.” (el-Mü’minûn, 100)

Rebî Hazretleri mezardan çıkınca da kendi kendine:

“–Ey Rebî! Bak, bugün geri çevrildin. Bu talebinin kabûl edilmeyeceği, dünyaya geri gönderilmeyeceğin bir vakit de gelecektir. Şimdiden tedbirini al ve sâlih amellerini, Allah yolundaki gayretlerini ve âhiret hazırlıklarını ziyâdeleştir.” derdi.

İMAM GAZALİ’NİN OĞLUNA ÖĞÜTLERİ

Bu meyanda İmâm Gazâlî Hazretleri’nin şu îkazları da çok ibretlidir:

“Oğul! Farz et ki bugün öldün. Hayatında geçirdiğin gaflet anlarına ne kadar üzüleceksin. Âh, keşke diyeceksin. Lâkin heyhât! (Geri dönüş artık söz konusu değildir!)”