Alâ bin Hadramî (r.a.)-3

Peygamber Efendimiz, bu mektubu alınca çok memnun oldu. Alâ bin Hadramî’yi bu başarısından dolayı tebrik ve takdir etti. Bir taltif olarak da, bu bölge­nin İslam ülkesi olması üzerine onu Bahreyn valiliğine tayin etti. Bir mektup ya­zarak Bahreynlilere İslamiyet’i öğretmesini, zengin Müslümanlardan zekât, gayrimüslimlerden de cizye (vergi) alarak fakir halka dağıtmasını ve ihtiyaçtan fazlasını Medine’ye göndermesini emretti.[4]

Hz. Alâ bin Hadramî, hitabet ve tebliğde olduğu gibi, idarecilikte de örnek bir şahsiyetti. İslam’ı bir hayat nizamı hâline getirmek için çok üstün gayret göster­di. Çok geçmeden Bahreynlilere kendini sevdirdi. Hükümdar Münzir ve rahi­bin yardımlarıyla İslamiyet’in Bahreyn’de kökleşmesini temin etti. Topladığı zekât ve cizyeyi Bahreyn’deki fakirlere dağıttı, arta kalanını da Medine’ye gön­derdi. O sırada Medine’de Müslümanlar maddi bakımdan sıkıntı içerisindeydi­ler. Hiç ummadıkları bir zamanda bu kadar para gelmesine sevindiler ve bu ikra­mından dolayı Cenâb-ı Hakk’a şükrettiler.[5]

Alâ bin Hadramî, Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer zamanında da aynı vazifeye devam etti. Çünkü Peygamber Efendimiz onu, maharet ve salahatı sebebiyle bu vazifeye getirmişti.

Hz. Alâ aynı zamanda yüksek cesaret ve kahramanlığı ile de tanınmış bir Sa-habiydi. İyi bir kumandandı. Hz. Ömer onu o bölgenin fethiyle vazifeli olan or­dunun başına kumandan tayin etti. Ayrıca şöyle bir mektup yazarak bazı hatır­latmalarda bulundu:

“Cenâb-ı Hak, insanları ve bu varlığı hangi gaye ile yarattığını bize bildirmiş­tir. Sen de ne için yaratılmış isen o şeye çalış ve başka şeylerden vazgeç. Çünkü dünya geçicidir, ahiret ise ebedîdir. Dünyanın geçici lezzetleri seni ebedî olan ahiret lezzetlerini görmekten alıkoymasın. Allah’ın yasak kıldığı şeyleri işle­mekten sakın. İstediği kimseye ilim ve hikmetiyle üstünlük veren, Cenâb-ı Hak’­tır. Allah bizi de seni de kendisine itaat etmeye ve azabından kurtulmaya mu­vaffak eylesin.”[6]