Hasan İbni Sâbit (r.a.)-2

O, yaşlı ve bedenen çok zaif olduğu için bizzat savaşa katılamadı. Fakat müslümanları metheden, cihata teşvik eden onların kahramanlık duygularını coşturan şiirler yazarak cihattan geri kalmadı. İslâmî heyecanın uyanmasına çalıştı. O rakîk kalpli, hasas yürekli idi. Bir gün arkadaşları ona: Bedir Gazasına katılamadığı için, cihat sevabına kavuşamadın diye bir söz söyledi. Buna çok üzüldü. Kendi kendine hayıflandı. Üzüntüsü yüzüne vurdu ve hali değişti. Resul-i Ekrem (s.a) Efendimiz onun bu halini gördü ve: "Hasan'ın sözleri düşmana ok darbesinden daha tesirlidir" diye iltifatta bulundu.

Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz onun şahsına ve sanatına çok değer verirdi. Şiirlerini okuması için Mescid-i Nebevî'de ona bir minber yaptırdı. Hasan İbni Sâbit (r.a) orada İslâmiyeti metheden şiirler okudu. Sözleriyle İslâm düşmanlarını yerden yere vurdu. Hicviyeleri, müşrikler üzerinde şok tesirler yaptı. Rahmet Peygamberi Efendimiz ona hiciv (yerici) şiir yazacağı zaman Hz. Ebu Bekir (r.a)'dan bilgi almasını ve ona danışmasını emretti.

Birgün İslâm düşmanlarının yüzkaralarını ortaya koyan bir şiir okudu. İki Cihan Güneşi Efendimiz onun keskin kılıç gibi sözlerinden duygulandı ve: "Ey Hasan! Müşriklerin, kâfirlerin yüzkaralarını ortaya koy. Cebrâil seninledir. Ashabın silâhla harb ettiği gibi sen de dil ile harb et" buyurdu. Söz ve yazı ile cihat etme şerefine ilk kavuşanlardan oldu.

HİTABETİN TESİRİ

O, şiirleriyle cihat yapıyordu. Söylediklerinin tesirinde kalanlar müslüman oluyordu. Bu onun en büyük başarısıydı. Hicretin dokuzuncu senesinde Beni Temim kabilesinden yetmiş kişinin İslâm'la şereflenmesine onun söylediği şiirler vesile oldu. Şöyle ki:

Temimoğulları bir heyetle esirlerini almak için Medine'ye geldi. Yanlarında en meşhur hatip ve şâirlerini de getirdiler. Efendimizin huzurunda Utarid adındaki hatipleri kalktı ve kabilesini övdü. Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz bu hatibin karşısına Sâbit İbni Kays'ı çıkarttı ve ona: "Kalk ey Sâbit! Bunun konuşmasına karşılık ver" buyurdu. Sâbit derhal kalktı ve Allah Teâlâ'nın büyüklüğüne ve Peygamber (s.a) Efendimizin methine dâir bir konuşma yaptı. Gelen heyet arasında büyük bir yankılanma oldu. Bir çokları hitabetin tesiri altında kaldı. Sonra şâirleri şiirler okumaya başladı. Sevgili Peygamberimiz onlara karşı da Hasan ibni Sâbit (r.a)'a işaret ederek: "Kalk ya Hasan! Bunlara da sen karşılık ver! Allah'ın Resûlü nâmına sen cevap ver!" buyurdu. Peşinden ona:

"Ya Rabbi! Onu Ruhul-kudüs ile teyid et" diye duâ etti. Hasan (r.a) büyük bir aşk ve şevk içerisinde ayağa kalktı. Aynı vezin ve kafiyede uzunca bir şiir okudu. İslâm'ın faziletini, ahlâkını ve diğer dinlere olan üstünlüğünü gayet açık bir ifade ile açıkladı. Şairlerini hayran bıraktı. Hatta heyetin ileri gelenlerinden Akra İbni Hâbis kendisini tutamadı ve: "Allah'a yemin ederim ki, bu zâta, "Muhammed aleyhisselâma" her zaman bizim bilmediğimiz bir yardım gelmektedir. O muhakkak muvaffak olacaktır. Herkese üstün gelecektir. Onun hatibi ve şâiri bizimkinden üstündür. Sesleri de seslerimizden daha canlı ve gürdür" diyerek hakikatı haykırdı. İki Cihan Güneşi Efendimize doğru yaklaştı ve kelime-i şehadet getirerek müslüman oldu. Onun İslam'la şereflendiğini gören heyettekiler hep birlikte İslâm'a girdiler. Bunun üzerine Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz hepsine birer hediye verdi. Esirlerini serbest bıraktı.

Hasan İbni Sâbit (r.a) bu şiirinde mânâ olarak şunları söyledi: "Allah'dan korkan ve onun dinini kabul eden her insan mutlu olur. İnsanların en cömerdi, müslümanın en geri kalanlarına yetişemez. Onların alçattığı bir daha yükselemez. Yükselttiklerini hiç bir el yere indiremez. Onlar komşularını mahrum bırakmazlar. Hepsi afiftirler. Onlara düşman olanlar her şeyden mahrum kalır."