Temâdur bint-i Amr [Hansâ] (r.anha)-1
- 12-11-2018 14:04
- 04-08-2023 22:17
- 8
Peygamberimizi görmek ve sohbetinde bulunmakla şereflenen Hz. Hansâ, servet gibi, evladın da insanın yanında Allah’ın bir emaneti olduğunun şuurundaydı. İcap ettiğinde o emaneti hakiki sahibine vermek gerektiğine inanıyordu. Dört oğlunu hep bu düşünceyle büyütmüştü. Artık gözü gibi baktığı, büyüttüğü ciğerpareleri Allah yolunda cihat edebilecek yaşa gelmişlerdi.
Bu arada İslam mücahitleri zaferden zafere koşuyorlardı. Müslümanlar artık İran sınırına dayanmışlardı. Hz. Ömer’in hilafeti zamanında İran’ı fethetmek için ordu hazırlanıyordu. Bu haberi alan Hz. Hansâ, dört oğluyla birlikte gönüllü olarak bu mücahitler ordusuna katıldı. Ordu, Medine’den dualarla, salavatlarla uğurlandı. Yorucu bir yolculuktan sonra mücahitler, İran ordusuyla karşı karşıya geldiler. Vakit gece idi. Gün ışığıyla birlikte kıyasıya bir savaş başlayacaktı.
Asıl ismi “Temâdur bint-i Amr” olan Hz. Hansâ (r.anha), bir anne olarak çocuklarını çok seviyordu. Ancak Allah’a ve Resûl’üne duyduğu sevgi her şeyin üzerindeydi. Onun Rabb’ine teslimiyet ve bağlılığını hiçbir şey engelleyemezdi. Allah rızası için canından, malından, evladından geçebilirdi. Hem onları bugün için büyütmemiş miydi? Bir anne için yavrularının şehitlik makamını kazanmalarından daha büyük bir saadet düşünülebilir miydi? Oğullarını yanına çağırdı. Onlarla konuşmak, konuştukça coşturmak istiyordu.
Hz. Hansâ şairdi. Cahiliye Devri’nde yapılmış çeşitli şiir yarışmalarına katılmış ve pek çok derece almıştı. Hattâ şair Cerirî’nin ve “şairlerin reisi” unvanının sahibi Şair Nâbiga’nın takdirlerini kazanmıştı. Bunun için hitabeti çok kuvvetli ve tesirliydi. Oğullarının yüzüne anne şefkatiyle şöyle bir baktıktan sonra ağzından şu ifadeler döküldü:
“Yavrularım, sizi Müslüman olmaya kimse zorlamadı. Kendi isteğinizle Müslüman oldunuz. Kendi iradenizle mücahit ordusuna katıldınız ve buralara kadar geldiniz. Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah’a yemin ederim ki, siz hep bir annenin oğlu olduğunuz gibi, hep bir babanın da çocuklarısınız. Ben sizin babanızın namusunu korudum, ona ihanet etmedim. Dayınızı da mahcup edecek bir ahlaksızlıkta bulunmadım. Şerefinize leke sürdürmedim. Soyunuzu değiştirip bozmadım.