Anne Yüksel Güran, 2 kadın jandarma eşliğinde duruşma salonuna getirildi.
Mahkeme Başkanı, Yüksel Güran’a soruyor:
Yüksel Güran:
"Türkçem çok iyi değil, Kürtçe biliyorum."
Mahkeme Başkanı:
"Önemli değil, Türkçe Kürtçe anlaşırız."
Yüksel Güran:
"İki oğlum gurbetten gelmişti, çok mutluydum. Kahvaltıyı hazırlayana kadar, aşağıda Arif Muzaffer ile telefonda konuşuyordu. Muzaffer de kahvaltıya geldi. Son soframız güzel oldu."
Mahkeme Başkanı:
"Niye 'son sofra' diyorsun?"
Yüksel Güran:
"Çünkü bize zehir ettiler."
Yüksel Güran ifadesine devam ediyor:
”Narin evde koşuyordu, bana 'gelinlik al' diyordu. Allah hakkımızı bırakmasın, bırakmadılar kızıma gelinlik alayım. Bizim düğünümüz vardı, eve geldim, Muhammet bir cihaz almıştı, şarkı söylüyordu."
Mahkeme Başkanı:
"Siz bunları yaptığınızda telefonunuz neredeydi?"
Yüksel Güran:
“Telefonum hep evdeydi.”
Mahkeme Başkanı:
"Çocuklar telefonla oynadığı için mi?"
Yüksel Güran:
“Evet. Sonra Narin acıktığını söyledi, patates kızartması istedi. İyi ki ona patates kızarttım, kızıma verdim.”
Mahkeme Başkanı:
"Narin’in telefonu var mı?"
Yüksel Güran:
”Hayır, yok.”
Yüksel Güran ifadesine devam ediyor:
”Narin evde koşuyordu, bana 'gelinlik al' diyordu. Allah hakkımızı bırakmasın, bırakmadılar kızıma gelinlik alayım. Bizim düğünümüz vardı, eve geldim, Muhammet bir cihaz almıştı, şarkı söylüyordu."
Mahkeme Başkanı:
"Siz bunları yaptığınızda telefonunuz neredeydi?"
Yüksel Güran:
“Telefonum hep evdeydi.”
Mahkeme Başkanı:
"Çocuklar telefonla oynadığı için mi?"
Yüksel Güran:
“Evet. Sonra Narin acıktığını söyledi, patates kızartması istedi. İyi ki ona patates kızarttım, kızıma verdim.”
Mahkeme Başkanı:
"Narin’in telefonu var mı?"
Yüksel Güran:
”Hayır, yok.”
Yüksel Güran anlatmaya devam ediyor:
"Narin beni ikna etti ve Kuran kursuna gitmek istedi. Narin o evden çıktıktan sonra ben bir daha Narin’i görmedim. Enes de gece yarısı gelmişti, ben uyumuştum. Sonra uyandığımda Enes de uyuyordu. Bir bardak su içip tekrar uyudum. Tekrar yatmaya gittiğimde Muhammet ve Eren uyanıktı ama Enes hâlâ uyuyordu. O sırada Hediye bize geldi, bayağı oturduk. Sonra Enes’in telefonu iki kez çaldı, kalktı, arkadaşıyla konuştu. O arada Enes çıktı."
Mahkeme Başkanı:
"Hediye geldiğinde Enes evde miydi?"
Yüksel Güran:
"Hediye ikinci kez geldiğinde Enes uyuyordu. Enes’in telefonu çalınca uyandı. Enes gittikten sonra da biz bayağı oturduk. Saatleri bilmiyorum."
Yüksel Güran anlatmaya devam ediyor:
"Narin beni ikna etti ve Kuran kursuna gitmek istedi. Narin o evden çıktıktan sonra ben bir daha Narin’i görmedim. Enes de gece yarısı gelmişti, ben uyumuştum. Sonra uyandığımda Enes de uyuyordu. Bir bardak su içip tekrar uyudum. Tekrar yatmaya gittiğimde Muhammet ve Eren uyanıktı ama Enes hâlâ uyuyordu. O sırada Hediye bize geldi, bayağı oturduk. Sonra Enes’in telefonu iki kez çaldı, kalktı, arkadaşıyla konuştu. O arada Enes çıktı."
Mahkeme Başkanı:
"Hediye geldiğinde Enes evde miydi?"
Yüksel Güran:
"Hediye ikinci kez geldiğinde Enes uyuyordu. Enes’in telefonu çalınca uyandı. Enes gittikten sonra da biz bayağı oturduk. Saatleri bilmiyorum."
Yüksel Güran anlatmaya devam ediyor:
”Komutan bana Salim’i görüp görmediğimi sormuştu. Sonradan aklıma geldi, ben Salim’i görmüştüm."
Mahkeme Başkanı:
"Konuştunuz mu?"
Yüksel Güran:
"Yemin ederim, yemin ederim konuşmadık."
Mahkeme Başkanı:
"Nevzat’ı gördün mü?"
Yüksel Güran:
"Hayır."
Mahkeme Başkanı:
"Evin etrafında ya da dışarı çıkarken görmediniz mi?"
Yüksel Güran:
"Hayır, yemin ederim görmedim."
Mahkeme Başkanı:
"Diyarbakır’da sigara bizim bildiğimiz sigara gibi anlaşılmayabilir. Burada 'sigara içiyorum' demek, esrar içiyorum anlamına gelebilir. Emin misin Enes’in içtiği sadece sigaramıydı?"
Yüksel Güran:
“Sigaraydı."
Mahkeme Başkanı sordu: “Narin’i sen mi öldürdün? Nevzat Bahtiyar’ın eşinin ifadesine göre, akşam 19.00 civarında gidip 'kim kızımı götürdüyse bari mezarı olsun' demişsiniz. Doğru mu?"
Yüksel Güran: "Hayır, doğru değil. Narin’in kaybolacağı aklımızın ucuna bile gelmemişti. Ben öğlen oraya gitmediğini bilmiyordum. Narin’in camiden sonra bir yere gitmediğini düşünmemiştim. Hediye’yi aradım, kızların daha gelmediğini söyledi. Aklıma halası geldi, onun kapısını çaldım. Caminin inşaat olması nedeniyle çok korktum, kafasını bir yere mi vurdu diye. Daha sonra Narin’i akşam 18.00 sıralarında gördüklerini söyleyince rahatladım. Her tarafı aramaya başladık. Nevzat’ın eşi de benimle birlikte Narin’i aramaya başladı. Bütün köy Narin’i arıyorduk. Sonra kim jandarmayı aradı bilmiyorum. Sonra dünya başımıza yıkıldı."
Mahkeme Başkanı: "Yani Narin’i sen öldürmedin mi?"
Yüksel Güran: "Yemin ederim öldürmedim, ben kızımı nasıl öldüreyim."
Mahkeme Başkanı: "Salim mi öldürdü?"
Yüksel Güran: "Hiç aklıma gelmedi."
Mahkeme Başkanı: "Nevzat mı öldürdü?"
Yüksel Güran: "Belli olmuyor mu?"
Mahkeme Başkanı, Yüksel Güran’a soruyor:
"Kadınlar kavgasından haberin var mı?"
Yüksel Güran:
"Hayır, ben ambulansın içerisindeydim. Kimseyi görmedim, sadece televizyonda duydum."
Mahkeme Başkanı:
"Jandarma, neden Enes’i koruduğunu düşünüyor?"
Yüksel Güran:
"Ben lavaboya gittim. Sonra komutan bize geleceğini söyledi. İkinci gün tekrar geldi. Komutan, 'Enes’i s…' diye küfür etti. Ankara’da bir mafya ile beni tehdit ettiler. O yüzden çocuklarıma bir şey olacak diye korkuyorum."
Mahkeme Başkanı, Yüksel Güran’a soruyor:
"Narin’i Enes öldürse, Enes’i teslim eder misin?"
Yüksel Güran:
"Yemin ederim, teslim ederim. Engelli kızım bana bir gün 'anne' diyemedi. 5 oğlum 1 kızım vardı, Narin başkaydı, hepimiz ona ölüyorduk."
Mahkeme Başkanı:
"Adını o yüzden mi Narin koydunuz?"
Yüksel Güran:
"Evet, hepimiz Narin için ölüyorduk."
Mahkeme Başkanı soruyor:
— “Oğlun Enes’in bir kızla, bir erkekle, bir hayvanla ilişkisini gördün mü?"
Yüksel Güran:
"Hayır, öyle bir şey yok."
— “Salim ailenin reisi midir?"
Yüksel Güran:
"Salim kendi evinin, Arif kendi evinin reisidir."
—“Nevzat iftira mı atıyor?"
Yüksel Güran:
"Evet."
— “Neden?"
Yüksel Güran:
"Allah’tan korkmuyor. Ben Narin’in katilini istiyorum. Narin’e kefen giydirdiler."
Yüksel Güran, elini göğsüne vurup Nevzat Bahtiyar’ı göstererek; "Namusuma leke sürdüler. Beni burada asın. Bunun yüzüne bakın. Beni artık öldürün," dedi.
Yüksel Güran'ın bu ifadeleri sonrası Baba Salim Güran Salonu terk etti.