<div> </div> <div>Bu konuşma üzerine Akabe Biatı’na gelenler hep bir ağızdan:</div> <div>“Onu korumak uğrunda her türlü tehlikeye razıyız!” diye bağırdılar. Sonra da teker teker Resûlullah’a biat ettiler. Bu durum Resûlullah’ı çok memnun etti.</div> <div>Akabe’de biat işi devam ederken müşrikler bunu haber aldılar. Peygamberimiz, Medineli Müslümanlara:</div> <div>“Hemen konak yerlerinize dönünüz.” buyurdu. Hz. Abbas bin Ubâde bütün samimiyetiyle:</div> <div>“Yâ Resûlallah, Seni hak dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki, eğer arzu ederseniz yarın sabah Mina’daki halka hücum eder, onları kılıçtan geçiririz!” diye bir teklifte bulundu. Fakat Peygamberimiz (a.s.m.):</div> <div>“Henüz bu şekilde hareket etmemiz emrolunmadı.” buyurarak buna müsaade etmedi.</div> <div>Hz. Abbas, Akabe Biatı’ndan sonra Mekke’ye yerleşti. Peygamberimize yakın olmak istiyordu. Oysa o sırada müşrikler, Müslümanlara karşı giriştikleri işkence ve tazyiki artırmışlardı. Fakat Hz. Abbas’ın Resûlullah ile beraber olmak uğruna göze alamayacağı tehlike yoktu. Nitekim Mekke’de bulunduğu müddetçe birçok sıkıntıyla karşılaştı. Hicret emri çıkınca da Medine’ye hicret etti. Böylece hem Muhacir, hem de Ensar olma şerefini kazandı. Müslümanlar arasında “Ensar’ın muhaciri” diye isimlendirilirdi. Peygamberimiz onunla Muhacirîn ileri gelenlerinden Osman bin Ma’zun (r.a.) arasında kardeşlik tahsis etti.</div>