<div> </div> <div> “Bid’atını terk edinceye kadar, bid’atçı kimsenin amel ve ibadetini Cenâb-ı Hak kabul etmez.”[7]</div> <div>“Resûlulah (a.s.m.) hayır yapma hususunda insanların en cömerdiydi. En cömert olduğu ay da Ramazan ayıydı. Cebrail (a.s.) her sene Ramazan ayında Resûlullah ile buluşur, tâ ayın sonuna kadar Resûlullah ona Kur’ân’ı arz eder, dinletirdi. Cebrail’le buluştuğu zaman Resûlullah hayır yapmakta, esen rüzgârdan daha cömert olurdu.”[8]</div> <div>“Kıyamet günü insanlar arasında en çok pişman olacaklardan biri, dünyadayken ilim öğrenme imkânına sahip olduğu hâlde öğrenmeyen kimsedir. Diğeri de, ilim öğrenmiş, fakat kendisi dışında herkes bu ilimden faydalanmıştır.”[9]</div> <div>Ömrünün sonlarına yaklaşan Hz. Abdullah’ı en çok üzen hadise, Kerbelâ Vakası’ydı. Peygamberimizin torununa yapılan o hunharca muamele, Hz. Abdullah’ı can evinden yaralamıştı, yaşlı kalbini hüzne boğmuştu. İçi yanarak ağlamıştı. Sonradan göz nimetini de kaybeden Hz. Abdullah, bu hâline şükrederdi. “Allah gözümden ışığı aldı, fakat kalbim ve dilim nursuz kalmadı.” derdi.</div> <div>Hz. Abdullah, Hicret’in 68. senesinde dünya hayatına gözünü yumdu. Yüce Mevlasına ve sevgili Peygamberimize kavuştu.</div> <div>Onun sık sık tekrarladığı bir duası da şu idi:</div> <div>“Allah’ım, beni kanaatkâr kıl. Verdiklerini benim için hayırlı eyle. Bilmediklerimden benim için hayırlı olanları bana ver.”</div>