<h1>Savaşın ateşli bir ânında müşriklerden Üsame’nin kılıcı Hz. Abdullah’a şehadet şerbetini tattırdı. Abdullah bin Amr’ın Allah’a yaptığı niyaz kabul edilmiş, Uhud’da ilk şehit düşen sahabi olmuştu.</h1> <div>Savaştan sonra Medine’de bulunanlar Uhud’a gelmişlerdi. Yakınları şehit olanlar, onları arıyorlardı. Hz. Câbir de gelmişti. Babasının cesediyle karşılaşmasını şöyle anlatır:</div> <div>“Uhud günü babam yüzü örtülü olarak getirilmişti. Üzerindeki örtüyü kaldırdım. Müşrikler burnunu ve kulağını kesmişler ve onu tanınmaz hâle sokmuşlardı. Kendimi tutamayarak ağladım! O sırada halam Fâtıma da geldi. Feryat edip ağlamaya başladı. Onu teselli etmek için Resûlullah şöyle buyurdu: ‘Ne diye ağlıyorsun?! O şehit kaldırılıncaya kadar melekler onu kanatlarıyla gölgelendirmekten geri durmadılar.”[3]</div> <div>Daha sonra Peygamberimiz, Hz. Abdullah’ın Amr bin Cemuh’la (r.a.) birlikte defnedilmesini emretti:</div> <div>“Bunlar hayatta iken birbirlerini seven en iyi iki dosttu.” buyurdu.[4]</div>