<div>Hz. Abdullah, babası Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Mısır’ın, Kuzey Afrika’nın, Horasan’ın ve Taberistan’ın fethinde bulundu. İdarecilik işlerinde babasına yardımcı oldu. Müslümanların karşılaştıkları müşkil meseleleri halletti. Kıyamete kadar gelecek olan Müslüman nesillerin önünde onlara yol gösteren yıldız sahabilerden birisi olan Hz. Abdullah’ın sünnete uymaktan sonra en bariz vasfı, cömertliğiydi. Bu bahtiyar sahabi, “Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe fazilet ve üstün sevaba erişemezsiniz.”[4]mealindeki âyet-i kerimenin hakikatine erenlerdendi. Bununla alakalı olarak gelen rivayetlerde, onun bu husustaki örnek davranışlarından misaller verilir.</div> <div>Bir defasında devesine binmişti. Devenin yürüyüşü çok hoşuna gitti:</div> <div>“Ne güzel, ne güzel!” deyip deveyi çöktürdü. Yanında bulunan Hz. Nâfi’ye (r.a.), devenin semerini indirmesini söyledi. Semeri indirildikten sonra ona:</div> <div>“Sen hiç bu kadar güzel başlı bir deve gördün mü?” diye sordu. Artık anlaşılmıştı ki, o bu güzel deveyi hacda kurban edecekti… Hz. Nâfi ona:</div> <div>“Bu deveye yazık olur, satarsan parasıyla birkaç tane kurbanlık deve alabilirsin.” dediyse de, aldırış etmeyen Hz. Abdullah, ona deveyi işaretlemesini ve kurbanlık develerin arasına katmasını söyledi. Çünkü o, en çok sevdiği şeyleri Allah yolunda feda etmeyi hayatının temel bir düsturu olarak benimsemişti.[5]</div>