<div> </div> <div>Abdullah bin Selâm’ın hayatının dönüm noktası olan İslam’a girişi çok ibretlidir. Kendisi hadiseyi şöyle anlatır:</div> <div>Resûlullah’ın (a.s.m.) peygamberliğini duyduğum zaman çok sevindim! Çünkü onun ismini, sıfatlarını ve geleceği zamanı bilirdim, beklerdim. Fakat buna rağmen sükût ettim. Kuba’ya geldiğini bir adam bana sevinçle haber verdi. O anda hurma ağacının başında idim. Halam Hâlide bint-i Hâris ağacın altında idi. Haberi duyar duymaz “Allahü ekber!” diyerek tekbir getirdim. Halam tekbiri duyunca, “Kaybolası! Yemin ederim ki, Mûsâ bin İmrân’ın geldiğini duysaydın, bundan daha çok sevinemezdin.” dedi. Ben de, “Ey halacığım, yemin ederim ki, o, Mûsâ bin İmrân’ın kardeşidir. Mûsâ’nın gönderildiği hakikatle o da gönderilmiştir.” dedim. Halam bu defa yumuşak bir tavırla, “Kardeşimin oğlu, bizim kıyamete yakın geleceğini tekrarlayıp durduğumuz peygamber bu mu yoksa?” deyince ben, “Evet, emin olunuz, budur.” dedim.</div> <div>Abdullah bin Selâm bu haberi alır almaz doğruca Resûlullah’a koşar. Medine’ye girecek olan Resûlullah’ı karşılamak için toplanmış halkın arasına girer. Resûlullah Efendimizi görünce kendisini tutamayarak “Vallahi bu simada yalan olmaz!”[2]diye haykırır.</div>