Abdullah bin Selâm (r.a.)-4

 

Bu âyetleri duyan Abdullah bin Selâm, Müslüman olmaktan kendini alamaz ve şöyle der:

“Evet, yâ Re­sû­lal­lah, doğru söylüyorsun. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve sen O’nun Resûlüsün.”[3]

Abdullah bin Selâm, İslam nuruyla müşerref olduktan sonra ailesini teker te­ker İslam’a davet etti. Onların da İslam’a girmelerine vesile oldu. Halası Hâlide de (r.a.) bu nurlu müminler halkasına girdi.

Abdullah bin Selâm’ın İslam’a girmesi Yahudileri kızdırdı. Daha önce onu büyük ve rehber tanırlarken, İslam’a girdiğini duyunca tam aksini söylemekten çe­kinmediler. Nitekim bir defasında Re­sû­lul­lah Efendimiz (a.s.m.) evinde, Ab­dullah bin Selâm’ın gıyabında, Yahudilere onu nasıl tanıdıklarını sorar. Müs­lüman olduğunu henüz duymayan Yahudiler, onun hakkında çok senakâr söz­ler söylerler. Bu konuşma üzerine Abdullah bin Selâm gizlendiği yerden çıkar ve şöyle seslenir:

“Ey Yahudi topluluğu, Allah’tan korkun! Size gelen bu haki­kati kabul edin. Yemin ederim ki, bu zatın Allah’ın Peygamber’i olduğunu bilir­siniz. Elinizdeki Tevrat’ta hem ismini hem de vasıflarını bulursunuz. Ben şehadet ederim ki o, Allah’ın Resûl’üdür. Ona iman ettim, onu tasdik ettim ve onu tanıdım…”

Ondan hiç beklemedikleri bu sözleri duyan Yahudiler, bu defa daha önce söylediklerinin tam aksine olarak Abdullah bin Selâm’ı itham ederler. Abdullah bin Selâm Re­sû­lul­lah’a dönerek, “Yâ Re­sû­lal­lah, Yahudi milletinin yalancı, ifti­racı, zalim ve gaddar bir millet olduğunu söylemedim mi?” der.[4]

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ