<div> </div> <div>Hz. Abdullah, Mekke’nin Fethi’nde de bulundu. Düşmanlıkta aşırı giden bazı müşrikler gibi, babası Süheyl de yakalandığında öldürülecek olan müşrikler arasındaydı. Peygamberimizden, babasını affetmesi ricasında bulundu. Resûlullah da (a.s.m.), Hz. Abdullah’ın ve kardeşi Ebû Cendel’in (r.a.) hatırına Süheyl’i affetti. Hz. Abdullah buna çok sevindi. Hemen koştu, babasını gizlendiği yerde buldu ve müjdeyi verdi. Süheyl bin Amr, Müslümanlara yaptığı bunca düşmanlıktan sonra affedileceğine katiyen ihtimal vermiyordu. Peygamberimizin bu âlicenaplılığı karşısında kelim-i şehadet getirerek Müslüman oldu. Bundan sonra canla başla İslamiyet için çalışmaya başladı. Zaman zaman eski hayatını hatırlayıp ağlardı. (Süheyl bin Amr maddesine de bakınız.)</div> <div>Hz. Abdullah, Peygamberimizin vefatından hemen sonra meydana gelen dinden dönme hareketlerini bastırmada büyük gayretler gösterdi. Kahramanca cihat etti. Neticede şehadete erme saadetini kazandı. O sırada 38 yaşında bulunuyordu.</div> <div>Hz. Ebû Bekir hac esnasında Hz. Abdullah’ın babası Süheyl bin Amr’a taziyetlerini bildirdi. Başsağlığı diledi. Yıllar önce Müslüman oldukları için çocuklarına her türlü işkenceyi reva gören Hz. Süheyl, “Keşke ben de şehit olsaydım!” temennisinde bulundu. Sonra da şöyle dedi:</div> <div>“Resûlullah’tan bana, şehidin, ailesinden 70 kişiye şefaat edeceği haberi ulaştı. Ben oğlumun, benden önce kimseye şefaat etmeyeceğini umuyorum.”[1]</div>