<div> </div> <div>Delilsiz, araştırmasız ve sadece taklidî olarak</div> <div>bir davayı benimseyenlerin, ileride karşılaşacakları</div> <div>küçük sarsıntılar karşısında tereddüde düşmeleri,</div> <div>hattâ o davadan vazgeçmeleri mümkündür.</div> <div>Düşünerek, akıl ve muhakeme ile bir davayı benimseyenlerin</div> <div>ise, ideallerine cansiperane sarıldıkları</div> <div>ve daha önce batıl davalarda gösterdikleri</div> <div>gayret ve sebatın fazlasını, girdikleri hak davada</div> <div>gösterdikleri görülmüştür. Islam tarihi bu</div> <div>hakikatin birçok misalleriyle doludur. Işte,</div> <div>Islamiyet'e girdikten sonra sahabiler arasında</div> <div>mümtaz bir mevki kazanan Adiyy bin Hâtem de</div> <div>bunlardan biridir. Cömertliğiyle meşhur Hâtem-i</div> <div>Tâî'nin vefatından sonra, Tayy kabilesinin başına</div> <div>gelen zatın oğlu olan Adiyy, Hıristiyan idi. Kendi</div> <div>dinine sıkı sıkıya bağlıydı. Peygamberimizin</div> <div>(a.s.m.) Islam davasını ilan etmesinden, kendi</div> <div>inançlan hesabına çok müteessir olmuştu.</div> <div>Yıllardan beri atalarının izinden giden Arapların</div> <div>böyle yeni çıkan birisinin peşinden gitmelerini</div> <div>bir türlü hazmedemiyordu. Çok huzursuz oldu</div> <div>ve başını alıp Arap Yarımadası'nı terk ederek,</div> <div>Hıristiyanlığın yaygın olduğu Anadolu içerilerine</div> <div>geldi. Hattâ bir rivayete göre, Istanbul'a kadar</div> <div>gelerek kayserin huzuruna çıktı. Bir müddet</div> <div>sonra avare şekilde dolaşmaktan bıktı ve kendi</div> <div>kendine şöyle dedi: "Şu zata [Hz. Muhammed'e]</div> <div>niçin gitmiyorum ki?! Eğer yalan söylüyorsa, ben</div> <div>onu fark ederim. Yok, eğer doğru söylüyorsa ona</div> <div>tabi olurum." Bu düşüncesinden sonra kalkıp</div> <div>Resûlullah'ın huzuruna geldi. Sahabe-i Kirâm,</div> <div>Adiyy'in âniden çıkıp gelmesine çok şaşırmışlardı.</div> <div>Resûlullah ile aralarında şöyle bir</div> <div>konuşma geçti:</div>