<div> </div> <div> “Ey Adiyy! Müslüman ol ki kurtulasın.”</div> <div>“Benim dinim var.”</div> <div>“Ben senin dinini senden daha iyi biliyorum.”</div> <div>“Benim dinimi benden daha iyi nasıl biliyorsun?!”</div> <div>“Evet, sen Rakusiye’den değil misin? Kavminin dörtte bir ganimetini yemiyor musun? Bu senin dininde sana helal değildir.”</div> <div>Bu konuşmalardan sonra Adiyy tekrar ortalıktan kayboldu. Kendi iç âleminde devamlı olarak manevi fırtınalar kopuyordu. İslamiyet’i kabul hususunda artık tereddütleri başlamıştı. Bir ay kadar sonra Adiyy tekrar Resûlullah ile karşılaştı. Resûlullah şöyle buyurdu:</div> <div>“Ben senin İslam’a girmene mâni olan şeyi biliyorum. Sen bu dine, ‘Sadece zayıflar, kuvvetli olmayanlar giriyor, zaten Araplar da böyle kimseleri içlerinden atmışlardır.’ diye düşünüyorsun. Hîre’yi bilir misin?</div> <div>“Görmedim, ama duydum.”</div> <div>“Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah bu dini mutlaka tamamlayacak ve hâkim kılacak. O kadar ki, bir kadın kimseye ihtiyaç duymadan, tek başına Hîre’den kalkarak gelip Kâbe’yi tavaf edecek. Kisra bin Hürmüz’ün hazineleri ele geçirilecek.”</div>