<div> </div> <div>Sonunda Hz. Ebû Bekir (r.a.) bu iki mazlumun</div> <div>imdadına yetişti. Sahiplerine bedellerini ödeyerek</div> <div>azat etti. Onlar âdeta sabırlarının ilk mükâfatını</div> <div>dünyada almışlar, dünya ve ahiret hürriyetine kavuşmuşlardı.</div> <div>Ebû Kuhâfe, oğlu Hz. Ebû Bekir'in, Müslüman</div> <div>olan köleleri, kurtuluş akçelerini vererek azat etmesine</div> <div>bir mana veremiyordu. Bir gün oğlunu çağırarak,</div> <div>"Oğulcağızım, bakıyorum da, hep zayıf, köle ve</div> <div>cariyeleri satın alarak azat ediyorsun. Böyle yapacağına,</div> <div>güçlü, kuvvetli olanlarını satın alıp kurtarsan</div> <div>da, onlar senin koruyucun ve destekçin olsa, daha</div> <div>iyi olmaz mı?!" diye konuştu.</div> <div>Hz. Ebû Bekir, babasına yüce maksadını şöyle</div> <div>anlattı:</div> <div>"Babacığım, ben böyle yapmakla onlardan faydalanmayı</div> <div>değil, sadece Allah'ın rızasını düşünüyorum</div> <div>Hz. Âmir, Bedir ve Uhud Savaşlarına katıldı.</div> <div>Üstün kahramanlıklar gösterdi.</div> <div>Âmir bin Füheyre, Suffe Ashâbı'ndandı. Sahabilerin</div> <div>kurralarından, yani güzel Kur'ân okuyanlarından</div> <div>birisiydi. Peygamberimizin kâtipleri arasında da</div> <div>yer alıyordu.</div> <div>Uhud Savaşı'ndan dört ay sonra Necid bölgesinde</div> <div>oturan Âmiroğulları kabilesinin reisi Ebû Berâ,</div> <div>Peygamberimize gelerek, kavmine Islamiyet'i anlatmaları</div> <div>için birkaç sahabi göndermesini istedi. Peygamberimiz</div> <div>göndereceği sahabileri himaye etmesi</div> <div>için Ebû Berâ'dan söz alarak Suffe Ashâbı'ndan 40,</div> <div>bir rivayette 70 kişiyi irşat heyeti olarak gönderdi.</div> <div>Bu heyetin içinde Âmir bin Füheyre de vardı.</div> <div>Heyet, Bi'r-i Maûne (Maûne Kuyusu) bölgesine</div> <div>vardığında konakladı. Ebû Berâ'nın yeğeni Âmir bin</div> <div>Tufeyl, amcasını dinlemedi, etraf kabilelerden adam</div> <div>toplayarak, istirahat hâlinde bulunan sahabilere saldırdı.</div> <div>39 sahabiyi şehit ettiler.</div> <div>Müşriklerden Cebbar bin Sülmâ, mızrağını</div> <div>Âmir bin Füheyre'ye saplayınca, "Vallahi kazandım,</div> <div>gitti!" sözünü işitti. Hz. Âmir şehit düşünce, göğe</div> <div>yükseldi. Bu sözü işiten ve semaya yükselişini gören</div> <div>Cebbar gelerek durumu Hz. Dahhak'a (r.a.) sorunca,</div> <div>Dahhak da Hz. Âmir'in cenneti kazandığını bildirdi.</div> <div>Bu manzara karşısında Cebbar iman etti. Böylece</div> <div>bir kişinin şehadeti, bir diğerinin imanına vesile</div> <div>oldu. Katliamın müsebbibi Âmir bin Tufeyl, sağ</div> <div>kalan Hz. Amr bin Ümeyye'yi (r.a.) getirterek, şehit</div> <div>olanların kimliklerini öğrenmek istedi. Hz. Amr,</div> <div>hepsini teker teker söyledi, fakat Âmir bin Füheyre'yi</div> <div>göremediğini bildirince, Âmir bin Tufeyl, Cebbar'ı</div> <div>göstererek, "Ben sana onun durumunu haber</div> <div>vereyim mi? Şu adam ona mızrağını sapladı. Çekip</div> <div>çıkardıktan sonra adam göklere yükseldi, yükseldi,</div> <div>kayboldu. Vallahi onu bir daha görmedim!" dedi.</div> <div>Hz. Âmir bin Füheyre'nin durumu Peygamberimize</div> <div>ulaşınca, "Melekler onun cesedini göğe yükselttiler</div> <div>ve defnettiler."[2]buyurdu. Hz. Âmir bu sırada</div> <div>40 yaşında idi.</div>