<div> </div> <div>Bu ihaneti gözleriyle gören Hz. Âsım ve arkadaşları, bu zalim müşriklere nasıl güvenebilirlerdi ki? Âsım onlara şöyle cevap verdi:</div> <div>“Ben, müşriklerin himayesini hiçbir zaman kabul etmemeye yeminliyim.</div> <div>“Vallahi ben kâfirlerin himayelerine ve sözlerine kanarak inmem ve kâfirlere asla teslim olmam!”</div> <div>Bilahare “Allah’ım! Peygamberini durumumuzdan haberdar et!” diyerek müşriklere ok atmaya başladı. Ok attığı sırada da, “Ölüm hak, hayat boş ve geçicidir./ Mukadderatın hepsi başa gelicidir./ İnsanlar er geç Allah’a rücu edicidir./ Eğer ben sizinle çarpışmazsam, anam beni yitirsin!” diyerek şiirler söylüyordu.</div> <div>Âsım bin Sâbit’in ok çantasında yedi ok vardı. Attığı her ok müşriklerden birini öldürdü. Oku tükenince, müşrikleri mızrağıyla delik deşik etti. Mızrağı kırılınca da kılıcını sıyırdı. Kılıcının kınını kırıp attı:</div> <div>“Allah’ım! Ben, günün başında, Senin dinini korudum. Sen de, günün sonunda benim etimi koru! Cesedime müşrikleri dokundurma!” diyerek dua etti.</div> <div>En sonunda, iki ayağından yaralanıp yere düştü.</div> <div>Lihyan Oğulları, aralarında Âsım bin Sâbit olmak üzere yedi kahramanı okla vurup şehit ettiler.</div> <div>Müşrikler, Hz. Âsım’ın başını kesip Sa’d b. Şüheyd’in kızına götürecek ve ondan mükâfat alacaklardı. Çünkü Hz. Âsım, Bedir’de bu kızın müşrik babasını öldürmüştü. “Sülâfe” ismindeki kız da ancak Âsım’ın başının kesilip kendisine getirilmesi hâlinde mükâfat vereceğini vaat etmişti.</div> <div>Hüzeylli müşrikler koşarak gelip Hz. Âsım’ın başını kesmek istediler. Ancak Hz. Âsım’ın etrafında birden bir arı topluluğu zuhur etti. Arı topluluğu bulut karaltısını andırıyor, cesede yaklaşanların yüzlerine yapışıyor ve onları tedirgin ediyor, böylece müşriklerin cesede yaklaşmasına mâni oluyordu. Arılar Hz. Âsım’ın cesedini koruyorlardı. Müşrikler ne kadar gayret ettilerse de, Hz. Âsım’ın vücudundan bir parça koparmaya muvaffak olamadılar. “Neyse, akşam olsun. Arılar gittikten sonra gelip başını keseriz!” dediler. Ancak akşam vakti olunca Cenâb-ı Hak hiç yoktan bir yağmur yağdırdı, yağmurla meydana gelen sel, Âsım bin Sâbit’in cesedini alıp götürdü. Müşrikler arzularına ulaşamadılar…</div> <div>Cenâb-ı Hak, sağlığında Âsım’ın cesedini müşriklerin hışmından muhafaza ettiği gibi, şehit olduktan sonra da mübarek cesedini korumuştu. O, müşriklere dokunmadığı gibi, müşrikler de ona dokunamadılar. Allah duasını kabul etmişi.[1]</div> <div> </div>