BÜYÜK BİR ŞEVKLE SAVAŞA KOŞAN SAHABE-1

Server-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) zaman zaman şanlı ashabını toplar, tadına doyulmaz sohbetler yapardı. Medine-i Münevvere’nin nurlu gençlerinden Hz. Nevfel sohbetleri hiç kaçırmaz, adeta kaydederdi. Bir gün Efendimiz (s.a.v.) şehadetten söz açtı. “Kıyamet gününde şehitler mahşer yerine gelirken peygamberler ayağa kalkar. Onlar çocuklarından, akraba ve dostlarından 70.000 kişiye şefaat eder.” Gel de heyecanlanma; müjdenin güzelliğine bak!

 

Nevfel (r.a.) soluk soluğa eve koştu. İki oğlunu ve hanımını alıp geldi. Efendimizin (s.a.v.) huzuruna çıktı. “Ya rasulallah! Bir dua etsem âmin der misiniz?” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tebessüm buyurdu. Nevfel büyük bir aşkla ellerini açtı ve “Ya rabbi!” dedi. “Nevfel kulunu şehit eyle, çocuklarını yetim hanımını dul bırak.” Bu içli niyaza hanımı ve çocukları da katıldılar. Nitekim Nevfel çıktığı ilk gazada (Uhut’ta ) şehit oldu. Kâfirler mübarek na’şını parçaladı, tanınmaz hâle soktular. Hz. Ali (r.a.) anlatır:

 

“Gazadan sonra Medine’ye dönüyorduk. Şehre yaklaşınca kadınlar ve çocuklar bizi karşılamaya çıktılar. Allah-ü Teâlâ’nın takdirine razıydılar ama yine de bir ümit, bir merak… Eşleri, oğulları, babaları dönecek mi bilmiyorlar. Nitekim Nevfel (r.a.)’ın hanımı, çocukları ve ihtiyar anası da önümüze durdular. Büyük bir muhabbetle “Gazanız mübarek olsun ya rasulallah!” dediler. Sonra Nevfel’i sordular. Efendimizin (s.a.v.) güzel gözleri nemlendi. “O şehit oldu” diyemedi. Elleriyle arka tarafı işaret edip yürüdüler.

 

Efendimizin (s.a.v.) ardından Hz. Ömer (r.a.) ve Ammar’la birlikte geliyorduk. Nevfel’in hanımı ve çocukları bu kez bize yöneldiler. Rasulullah Efendimizin (s.a.v.) vermediği bir haberi biz nasıl verebiliriz? Aynen onu yaptığı gibi yaptık, elimizle arkayı işaret ettik. Kafilenin sonunda Ebubekir Sıddık geliyordu. Yanında Muaz bin Cebel, üç beş adım gerisinde de Zübeyir bin Avvam. Gerçekten çok zor durumdaydı. Onun “arkada” işareti yapmak gibi bir şansı kalmamıştı. Hz. Ebubekir’in ıstırabını anlayabiliyorduk. Hem doğru konuşmak isterdi, hem de rasulullah gibi davranmayı arzulardı. Efendimize (s.a.v.) uymamaktan hepimiz korkardık ama o daha çok korkardı. Peki yalan? Hayır, hayır böyle bir şeyi hiç yapmadı ve yapmazdı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ