Karanlıktan Aydınlığa - Esad Ailesi ve Baasçıların Sonu

Son 13 gündür tarihi günlerden geçiyoruz. Hiç kimsenin kolay kolay unutmayacağı, herkesin yıllar sonra mutlulukla, sevinçle  hatırlayacağı tarihi günler.  Mazlumun, bir gün mutlaka  Zalimin karşısına çikabileceğinin ispatı olan tarihi günler.  ‘’Zulüm ile abad olunmaz’’ sözünün ispatı olan ‘’Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur’’ sözünün hayat bulduğu günler yaşıyoruz. Yıllarca vatandaşlarını hapislerde çürüten, idam eden,  katleden, sürgünlere gönderen Esad ve Baas Reşimi’nin  yıkılışına şahitlik ettiğimiz tarihi günler.           

  Yaşı 60 ve üstü olanlar iyi bilirler  Suriye denilince akla Esed ailesi ve Baas rejimi gelir.  Suriye denilince,  muhaberattan oluşan bir korku devleti  akla gelir. Suriye denilince, yıllarca açlık ve sefalet içinde yaşayan insanlar, bir ömür hapishanelerde işkenceler altında hayatını kaybeden mazlum canlar akla gelir.  Suriye denilince, tarihin farklı evrelerinde tarifsiz soykırımlar akla gelir. Suriye denilince  Hama’da  30 bin Müslüman kardeşlerin katliamı akla gelir. Suriye denilince  Suriyeli Kürtlerin öz yurtlarında nesiller boyu göçebe hayatları ve kimliksiz yaşamları  akla gelir. Suriye denilince  Ortadoğu’nun kör düğüm ülkesi, katliamların çıkış noktası, nerden geldiği belli olmayan Baba Esed, kardeşleri ve oğlunun katliamlar silsilesi akla gelir. Suriye denince Arap baharının kara kışa dönüştüğü , 20 Ocak 2011 tarihinden itibaren yüzbinlerce  insanın hayatını kaybettiği 6 milyonun üzerinde insanın ülkeden göçtüğü, bombardımanlar, katliamlar ve sürgünlerle geçen koca 13 yıl akla gelir…

Ve Suriye denilince artık,  Mazlumların 12 günde Zalimi tahttan indirdiği günler akla gelecek. Elhamdulillah…

 Kaç gündür mücahitlerin Suriye’de yazdığı destansı cihad ruhuyla yatıp kalkıyoruz.  Haberler gayet iyi. Esad devleti terk edip gitti. Esad ve ailesi artık tarih oldu diyebiliriz. Milyonlarca insanını sürgünlere gönderen Esat şimdi kendisi bir sığıntı gibi Rusya’ya sığınmış durumda. Rusya’dan medet umuyor. Kur’an-ı Kerimin ifadesiyle ‘’Hak geldi batıl zayi oldu.’’ Elhamdulillah.

 Ancak Esad ailesini tarihin kirli ve tozlu sayfalarına bırakmadan önce son kez hatırlayalım  ki bir daha bu hataya düşmeyelim ;  8 Mart 1963 darbesiyle birlikte Suriye’de rejim değişir.  Milliyetçi Sosyalist Baas Rejimi  Suriye rejiminin başına geçer. Dini ön planda tutan yönetim kadrosu dağıtılır.   Çalkantılı bir dönem yaşayan Suriye 1967 Arap İsrail savaşının sonucu büyük bir yenilgi ve travma yaşar. Suriye’de otorite boşluğu devam ederken Baba Esed (Hafız Esed ) 1970 yılında başbakan olur. Belirsizlik devam eder. 1971 tarihinden itibaren ise Hafız Esad rejimi tamamıyla ele geçirir. Diktatör bir lider olarak  muhaliflerini ortadan kaldırır. İran Irak savaşı esnasında sürekli aktif durumda olur.   Suriye genelinde zulüm işkence suikastlar ve ölümler hep var olur. Hafız Esad ve kardeşi Rıfat Esad 2 Şubat 1982’de  Hama şehrini hedef gözetmeksizin önce topçu atışlarıyla ardında toplu idamlarla 27 günde 30 bin kişiyi  katleder. 17 bin kişiden de hiçbir zaman haber alınamaz. Tüm bu yaşananlarla Esad Müslümanların nefretini kazanır.  Esad’ın Kürtlere tarihin hiçbir evresinde kimlik vermeyişi ve onları sürekli zulüm, ölüm ve baskı altında tutması bir başka nefret sebebiydi.  Baba Esad (10 Haziran 2000) ölümüyle birlikte eşi İngiliz olan Beşar Esad başa gelir. Babasının yaptığı zulüm ve ölümleri adeta miras alarak Baas Rejimi ve Esad ailesi’nin kötü ününü devam ettirir. Arap baharının 20 Ocak 2011’de Suriye’ye sıçramasıyla birlikte. Beşar Esad yaptığı katliamlarla katil Esad’a dönüştü. Sadece bir seferde 1650 kişiyi kimyasal silahla katletti. Guta katliamı hala akıllarda.  Yüzbinlerce  vatandaşının ölümüne ve 6 milyon vatandaşının da ülke dışına çıkmasına sebep oldu. 20 Ocak 2011’den 8 Aralık  2024 tarihine kadar. Zulüm böylece devam etti. 2011 yılında 10- 11 Yaşında Halep’i,  Hama’yı, Humus’u  Şam’ı terkeden gözü yaşlı mülteci yetim çocuklar,  İdlip’te 6 milyon insanla birlikte soğukta yağmurda, çamurda yaşama tutundular. Kimi zaman gecenin bir yarısında Rus bombardımanıyla ailenin diğer bireylerini de kaybettiler. Kimi zaman Zeytin ağacına bağladıkları naylonla sert esen rüzgardan ve sağanak yağışlardan korundular. Çölde yaşayan kabileler gibi aç susuz bir şekilde yaşama tutundular. Oysa bu ailelerin her biri mülteci olmadan evvel Hama’da , halep’te, Humusta bağ bahçe sahipleri soylu insanlardı.  Ama hiçbir zaman umutlarını kaybetmediler. Hep sabırla ve namazla geri dönüşü hayal ettiler.  Nihayet 27 Kasım günü Bir Musa gibi yeniden topraklarına dönme kararı aldılar.  Şehit kardeşlerinin vasiyetini  yerine getirmek, Asrın Firavunu Esad’ı tahtından indirip Tevhid bayrağını yeniden İslam topraklarına dikmek için yola çıktılar. İnançla ve sabırla…

Muhalifler HTŞ çatısı altında birleşip 27 Kasım şafağında adil ve vakur bir harekatla doğdukları topraklara harekat başlattılar. Her gün batışıyla ülkenin kadim kentlerinden biri Şanlı fetihe katılıyordu. Nihayet 12. Günün sonunda Şam’a da girmişlerdi. Koca ülke yeniden fethediliyordu. Dünün çocukları yarının gelecekleri kansız denilebilecek kadar vakur bir şekilde ülkelerini Baas Rejiminde kurtardılar.

13 yıllık iç savaşın ardından  61 yıllık Baas Rejimi ve Esad ailesi  nihayet kaybettiler. Onca insanın ahını alan, suçsuz , günahsız milyonlarca insanın kanına giren Esad ailesi ve Baas Rejimi Suriye’den def olup gitti. Hem de hiç kimsenin tahmin etmediği bir zaman diliminde, sadece 12 günlük bir harekatla. 

Yazıma son vermeden önce kanayan yaramız Filistin davası ve Gazze katliamını hatırlatmadan geçemeyeceğim. Hepimizin ortak düşmanı İsrail Yahudisini unutmayalım.  Maalesef ki Lübnan- İsrail savaşı ile  13 günlük  Suriye savaşı Gazze katliamını bizlere unutturdu.  Gazze’de hala kadın ve çocuklar katlediliyor. Yahudiler Esad’tan daha şedit bir şekilde Müslümanları katlediyorlar. Bombardımanlarda cesetlerine bile ulaşılamayan kayıplarla birlikte sayıları 100 bini bulan kadın,  çocuk ve mazlum insan hayatını kaybetti. Gazze’de neredeyse ayakta kalan barınak kalmadı.  Bunu Yapan Siyonist İsrail Devletidir.  Suriye’deki Mücahitler Birliği sağladıktan sonra dikkatini Siyonist İsrail’e çevirmeli . Nitekim aldığımız haberlere göre Siyonistler Suriye’deki otorite boşluğundan yararlanarak Golan Tepelerini ve çevresi işgal etmiş bile. Son 3 günde Suriye’de 250’nin üzerinde stratejik yeri bombaladılar. Şam’dan tutun Kamışlı havaalanına kadar Suriye devletine ait her ne varsa yoğun bombardıman altında.  Silah ve mühimmat depoları, hava savunma bataryaları, fabrikalar, savaş uçağı filoları, helikopterler, hava üsleri ve araştırma tesisleri hepsi bir bir yok ediliyor.

Başta Suriye yönetimini devralan muhalifler hemen topalanmalı. Koca bir tarihe sahip bir ülkenin yönetimini devraldıklarının bilinciyle İsrail’e karşı kararlılıklarını bildirmeliler. Ortadoğu ülkeleri sert bir şekilde İsrail’i uyarmalı. Gerekirse anladığı dilden ona cevap verilmeli. İsrail’in bu şımarıklığı nereye kadar? Aksine İsrail Suriye’yi operasyonlar ülkesine dönüştürür.  Ve ardından da orta doğuda hiçbir ülke artık kendini güvende hissetmez. Ve olanlar olur…

Unutmayın ki bizler birbirimize düşersek büyük düşman Yahudi İsrail devleti, Gazze’de nefes alan tüm kardeşlerimizi katledecek. Madem Müslümanlar kardeştir ve madem Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir,  O halde tüm bu katliamlara sessiz kalamayız.  Sessiz kaldığımız takdirde bir gün sıranın bizlere de geleceğini unutmayalım. Sessiz kaldığımızda Allah katında hesap veremeyiz.  Selam ve dua ile…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ