<div><span>Ebû Hüreyre’den -radıyallahu anh- rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:</span></div> <div><span><strong>“Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ her gece, gecenin son üçte biri kaldığı sırada dünyâ semâsına nüzûl eder ve şöyle buyurur: “Bana duâ eden var mı, duâsına icâbet edeyim? İstediğini vereyim. Bana istiğfar eden var mı, onu mağfiret edeyim?”</strong> (Buhârî, Teheccüd, 14)ahz</span></div> <div><span><strong>5-</strong><strong>TEVBE VE İSTİĞFAR ETMEK</strong></span></div> <div><span>Ramaza ayı af ve mağfiret ayıdır. Ramazân-ı Şerîf’i lâyıkıyla ihyâ edenler, sayısız nîmetlere nâil olurlar. Ona duyarsız kalanlar ise, dehşetli bir mahrûmiyete dûçâr olurlar. Zîrâ hadîs-i şerîfte<strong> Peygamber Efendimiz </strong>şöyle buyurur:</span></div> <div><span><strong>“Cebrâîl (a.s.) bana göründü ve; «Ramazan’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!» dedi. Ben de «Âmîn!» dedim…” </strong>(Hâkim, IV, 170/7256; Tirmizî, Deavât, 100/3545)</span></div> <div><span>Yine Hazret-i Peygamber:<strong> “Ben, günde yüz kere istiğfâr ederim…”</strong> (Müslim, Zikir, 42) buyurmuşlardır.</span></div> <div><span><strong>6- KELİME-İ TEVHİD</strong></span></div> <div><span>Kelime-i Tevhi imanımızı tazelememiz için sürekli söylememiz gereken bir zikirdir. Sahurda söylenmesi pek faziletlidir.</span></div> <div><span>Ayet-i kerîmede buyrulur:</span></div> <div><span>“Allah Teâlâ îmân edenleri hem dünya hayatında hem de âhirette <strong>sağlam sözle (kelime-i tevhid üzere yaşayışta)</strong> sapasağlam tutar (sebatkâr kılar.)...” </span></div> <div><span>“Gerçekten temizlenen ve Rabbinin ismini zikredip O’na kulluk eden kimse, şüphesiz kurtuluşa ermiştir.” </span></div> <div><span>İbn-i Abbas (r.a), bu âyette geçen “<strong>tezekkâ/temizlenen</strong>” kelimesini; “<strong>Kişinin «Lâ ilâhe illâllah» demesidir.</strong>” şeklinde tefsîr eder. (Kurtubî, el-Câmî, XX, 22.)</span></div> <div><span>Ebû Hüreyre radıyallahu anh’tan rivâyet edildiğine göre Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ashâb-ı kirâma hitâben:</span></div> <div><span><strong>“–Îmânınızı yenileyiniz!”</strong> buyurdu.</span></div> <div><span>Ashâb-ı kirâm:</span></div> <div><span><strong>“–Ey Allâh’ın Rasûlü, îmânımızı nasıl yenileyelim?”</strong> diye sordular.</span></div> <div><span>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de:</span></div> <div><span><strong>“–«Lâ ilâhe illallâh» sözünü çokça söyleyiniz!”</strong> cevabını verdi. (Ahmed, II, 359; Hâkim, IV, 285/7657)</span></div> <div><span><strong>7- SALAT U SELAM GETİRMEK</strong></span></div> <div><span>Rasûlullah Efendimiz'e salavat getirmeyi Allah Teâla emretmiştir.Ayrıca Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- salavat getirenin bütün sıkıntılarının giderileceği bildirilmiştir. (bkn. Tirmizî, Kıyâmet, 23). Bu mübarek Ramazan gecelerinde Efendimiz’e çokça selam vermeli ve salavat getirmeliyiz.</span></div> <div><span>Nitekim Ayet-i kerîmede buyrulur:</span></div> <div><span><strong>“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!”</strong> </span></div> <div><span><strong>Übey bin Kâb</strong> (r.a.)<strong> diyor ki:</strong></span></div> <div><span>“Hazret-i Peygamber’e:</span></div> <div><span>«– Yâ Resûlallâh! Ben sana çok salavât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?» diye sordum.</span></div> <div><span>«– Dilediğin kadar yap.» buyurdu.</span></div> <div><span>«– Duâlarımın dörtte birini salavât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?» diye sordum.</span></div> <div><span>«– Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.</span></div> <div><span>«– Öyleyse duâmın yarısını salavât-ı şerîfeye ayırayım.» dedim.</span></div> <div><span>«– Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.</span></div> <div><span>Ben yine:</span></div> <div><span>«– Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?» diye sordum.</span></div> <div><span>«– İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur.» buyurdu.</span></div> <div><span>«– Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?» deyince:</span></div> <div><span>«– O takdirde Allâh bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.» buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 23)</span></div> <div><span><strong>8- ZİKİR</strong></span></div> <div><span>Mübârek gecelerde Rabbimizi zikretmeye daha çok önem verilmemiz gerekir.</span></div> <div><span>Biz Allah Teâlâ’yı zikredince, Allah da bizi şanına uygun bir tarzda zikretmekte; rahmet ve yardımda bulunmaktadır. Kulluğumuzu kabul buyurmakta, tevbe ve istiğfarlarımızı işitmekte ve dualarımıza icâbet etmektedir. Hadis-i kudsîde şöyle buyrulur: “Kulum beni zikrettiğinde ben onunla beraberim. O beni kendi içinde zikrederse ben de onu zâtımda zikrederim. O beni bir topluluk içinde zikrederse, ben de onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim.” (Buhârî, Tevhid 15)</span></div> <div><span>Âyet-i kerîmede buyrulur:</span></div> <div><span><strong>"O halde siz beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin ve sakın nimetlerime nankörlük etmeyin." </strong></span></div> <div><span><strong>“Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle, sabah-akşam Rabbini an. Gâfillerden olma!” </strong></span> (el- A'râf, 205)</div>