<div>«‒Bunlar azap görüyorlar. Hem de azap görmeleri (zâhiren) büyük bir şey için değildir» buyurduktan sonra:</div> <div>«‒Evet, (aslında günahları büyüktür); biri idrarından korunmazdı, diğeri de kovuculuk yapardı!» buyurdular.</div> <div>Ondan sonra yaprakları olmayan taze bir hurma dalı istediler. Dalı ikiye bölüp her birinin kabri üzerine birer parça diktiler. Ashab-ı kiram:</div> <div>«‒Yâ Rasûlallah, bunu niçin yaptınız!» diye sordular.</div> <div>Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:</div> <div>«‒Bunlar kurumadığı müddetçe belki azapları hafifler!» cevabını verdiler. (Buhârî, Vudû’, 55)</div> <span>Cennet Ehlinin Şefaati</span> <div>Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:</div> <div>“Kıyâmet günü insanlar saf saf olur -bir rivâyete göre, cennet ehli saf saf olur-. Derken, cehennem ehlinden bir kişi cennet ehlinden birine rastlayıp:</div> <div>«–Ey fülan! Hatırladın mı, sen su istemiştin de ben sana bir içimlik su vermiştim?» der, (ve bu sûretle şefaat ister). Mü’min de o kimseye şefaat eder.</div> <div>(Cehennemlik olan bir başka) kimse, cennetlik olan birinin yanına varır ve ona:</div> <div>«–Hatırlıyor musun, sana bir gün abdest suyu vermiştim?» diyerek (şefaat ister. O da hatırlar) ve ona şefaat eder.</div> <div>Yine cehennemlik olanlardan biri, cennetlik birisine:</div> <div>«–Ey fülan! Beni şöyle şöyle bir işe gönderdiğin günü hatırlıyor musun? Ben de o gün senin için gitmiştim» der. Cennetlik olan kimse de ona şefaat eder.” (İbn-i Mâce, Edeb, 8)</div> <span>Peygamberimiz, Kendi Kabrini Ziyaret Edene Şefaat Edeceğini Bildirmiştir</span> <div>“Kabrimi ziyâret edene, şefaatim vâcip olur.” (Heysemî, IV, 2. Bkz. Beyhakî, Şuab, III, 488-490/3862)</div> <span>Kuran Şefaat Edicidir</span> <div>Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:</div> <div>“Kur’ân okuyunuz! Çünkü o, kıyamet günü kendisiyle hemhâl olan kişilere şefaatçi olarak gelecektir.” (Müslim, Müsâfirîn, 252)</div> <div>Başka bir hadis-i şerifte de:</div> <div>“Kim Allah’ın kitâbından bir âyet öğrenirse kıyâmet günü öğrendiği âyet o kişiyi, yüzüne gülerek karşılar” buyrulur. (Heysemî, VII, 161)</div> <div>“Kıyâmet günü Kur’ân-ı Kerim, rengi uçuk bir adam gibi gelir ve (okuyucusuna):</div> <div>«–Seni gece uykusuz ve gündüz susuz bırakan benim!» der.” (İbn-i Mâce, Edeb, 52)</div> <span>Mülk Suresi Şefaat Edicidir</span> <div>Nebiyy-i Ekrem Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular:</div> <div>“Kur’ân’da bir sûre vardır, otuz âyet… O sûre, mağfiret edilinceye kadar bir adama şefaat etti. O Tebâreke’llezî bi-yedihi’l-mülk Sûresi’dir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân (Sevâbu’l-Kur’ân), 9/2891) Hasen</div> <span>Namaz Kılarak Şefaate Yardım Et</span> <div>Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendisine hizmet eden bir zâta:</div> <div>“–Bir ihtiyacın ve isteğin var mı?” diye sorar dururdu.</div> <div>Birgün, yine ona böyle sorduğu zaman:</div> <div>“–Dileğim vardır yâ Rasûlallah!” dedi.</div> <div>Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:</div> <div>“–Nedir dileğin?” diye sordu. O zât:</div> <div>“–Kıyâmet günü bana şefaat etmendir!” deyince, Peygamber (a.s):</div> <div>“–Bunu istemeni sana kim öğretti?” diye sordu.</div> <div>“–Rabbim!” dedi. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:</div> <div>“–Öyleyse sen de çok secde ederek bu hususta bana yardımcı ol!” buyurdu. (Ahmed, III, 500)</div> <span>Cenaze Namazını 40 Kişi Kılarsa</span> <div>Abdullah bin Abbâs’ın azatlısı Küreyb şöyle anlatır:</div> <div>“İbn-i Abbâs’ın Kudeyd’de yahut Usfân’da bir oğlu vefat etmişti. Bunun üzerine İbn-i Abbâs:</div> <div>«‒Ey Küreyb! Bak oğlumun cenazesine ne kadar cemâat tonlanmış?» dedi.</div> <div>Bunun üzerine ben dışarıya çıktım. Bir de baktım ki oğlunun cenazesine bir hayli cemâat toplanmış. Bunu kendisine haber verdim. İbn-i Abbâs:</div> <div>«‒Bu toplananlar kırk kişi var mıdır?» dedi. Ben:</div> <div>«‒Evet» cevâbını verdim.</div> <div>«‒O hâlde cenazeyi çıkarın. Zira ben Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i şöyle buyururken işittim:</div> <div>“Bir müslüman vefât ettiğinde, Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmayan kırk kişi cenâze namazını kılarsa, Allah Teâlâ o kişileri, cenâze için şefaatçi kılar”.» dedi. (Müslim, Cenâiz, 59)</div> <span>Medine'de Vefaat Eden Kişi</span> <div>Zübeyr b. Avvam’ın azadlı kölesi Yuhannes şunları anlattı:</div> <div>“Fitne (karışıklık) zamanında Abdullah b. Ömer -radıyallâhu anh-’ın yanında oturuyordum. Azat ettiği bir cariye gelerek ona selam verdi ve:</div> <div>“–Ya Eba Abdurrahman, ben Medine’den çıkmak istiyorum. Açlık sıkıntısı çekiyoruz.” deyince:</div> <div>“–Otur ey akılsız! Şüphesiz ki ben Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu işittim:</div> <div>«Medine’nin minnet ve sıkıntısına sabreden kimseye şüphesiz kıyâmet gününde şefaatçi veya şahid olurum».” (Muvatta’, Câmi’, 3)</div> <div>Rasûlullah Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyururlar:</div> <div>“Ümmetimden biri, Medine’nin sıkıntı ve açlığına sabrederse, Kıyamet günü mutlaka ona şefaatçi veya şahit olurum!” (Müslim, Hacc 484; Tirmizi, Menakıb, 68/3918)</div> <div>“Medine’de vefat etmeye muktedir olan orada vefat etsin! Zira ben, orada vefat edene şefaat ederim.” </div>