Abdullah Bin Cafer babasından radıyallahu anh naklen anlatıyor:

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lâ ilâhe illallahu’l-Halîmu’l-Kerîm, Sübhânallahi Rabbi’l-Arşı’l-Azim, Elhamdulillahi Rabbi’l-Âlemin” demeyi telkin edin!” buyurdu. Yanındakiler: “Ey Allah’ın Resûlü! Bunun sağlara telkini nasıldır?” dediler. Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Daha güzeldir, daha güzeldir!” buyurdular.” (İbn Mâce,Cenâiz, 3)

YAS KAÇ GÜN TUTULUR?

Abdullah Bin Cafer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

“-Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Cafer Bin Ebû Tâlib’in çoluk çocuğuna üç gün yas süresi tanımıştı. Sonra onlara geldi ve: “Kardeşim Cafer için bugünden sonra artık ağlamayın!” buyurdu. Sonra: “Bana kardeşimin çocuklarını çağırın!” diye emretti. Bizi toplayıp getirdiler. Biz kendimizi annelerini yitirmiş kuş yavruları gibi hissediyorduk. Sonra: “Bana bir berber çağırın!” buyurdu. Gelen berbere emretti, berber bizim başlarımızı tamamen tıraş etti.” (Ebû Dâvûd, Menâsik 78, Tereccül 13. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 57-58)

Saç tıraşı ile ilgili dört hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bu hadislerin her biri, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in bu konudaki tavrını ortaya koymak suretiyle bize yol göstermektedir.

SÜNNETE GÖRE SAÇ TIRAŞI NASIL OLMALI?

Riyazü’s-salihın’de bu hadislerin açıklamasında şu önemli hususlara dikkat çekilmektedir:

Birinci hadiste, Hazreti Peygamber’in, çocukların başlarını gökyüzündeki bulutların dağılımı gibi yer yer kesip yer yer bırakmak suretiyle tıraş etmeyi yasakladığı bildirilmektedir. Bu yasağa başın büyük kısmını tıraş edip meselâ alnın üstündeki perçem denilen saçları bırakmak da dahildir.

İkinci hadis’te Peygamber Efendimiz, saçının bir kısmı tıraşlı bir kısmı tıraşsız bir çocuk görünce, çocuğun anne-babasına, “Çocuğun saçlarını ya tamamen tıraş edin ya da tamamen bırakın” tavsiyesinde bulunmuştur. Burada Efendimiz’in, yarı tıraşlı olmayı o günün müşrik, yahudi ve fâsıklarının tıraşına benzettiği için olaya bizzat müdâhale ettiğini görüyoruz.

Günümüzde de başka kültürlerin kılık kıyâfet şekilleri, modadır diye asla takip edilmemelidir. Her inançtan insanın kendi kültür dünyasını yansıtan bir kılık - kıyafeti olması pek tabiîdir.

Üçüncü hadiste ise, Hazreti Peygamber’in, Mûte savaşında şehit düşen Cafer İbni Ebû Tâlib’in aile fertlerine babaları için üç gün üç gecelik bir yas süresi tanıdığını, süre bitiminde evlerine giderek, amcası Ebû Tâlib’in oğlu olduğu için «kardeşim» sözcüğünü kullanmak suretiyle, «Bugünden sonra kardeşim Cafer için artık ağlamayın!” buyurduktan sonra berber getirtip, erkek çocukların saçlarını tamamen tıraş ettirdiğini görüyoruz. Efendimiz’in bizzat tıraş ettirdiği çocukların en büyüğü Abdullah İbni Cafer’dir.

Çocukların saç tıraşı konusunda Resûl-i Ekrem Efendimiz’in belirleyip tavsiye ettiği şekli, bu olayda bizzat kendisinin uygulattığını görmekteyiz. Bu tavır, konunun önemini göstermektedir.

“Canım, mesele tıraş olmak değil mi?” deyip işi basite almanın mümkün olmadığı, Müslümanların saç tıraşı konusunda da kendilerine özgü bir tutum ve tavırlarının olması gerektiği Efendimiz’in bu tavsiye ve davranışlarından çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.

Dördüncü hadis, Müslüman hanımların saçlarını kökünden kestirmelerinin Peygamber Efendimiz tarafından nehyedildiğini ifade etmektedir. Öte yandan Abdullah İbni Abbas radıyallahuanhümâ, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in Hac'da ihramdan çıkmak için “Kadınlara tıraş gerekmez, saçlarını kısaltmaları yeter” buyurduğunu bildirmektedir (bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 78). O halde Müslüman hanımlar, tedâvi olmak gibi zarûri haller dışında saçlarını kökünden kestirmek suretiyle tıraş etmeyeceklerdir. Hanımlar için saçlarını kökünden kestirmek bir çeşit müsle yani herhangi bir uzvun kesilmesi sayılmaktadır.

Günümüzün sinema, televizyon yıldızları gibi olmaya özenen, yakışsın yakışmasın moda diye sunulan kılık-kıyâfete bürünen, kişilik ve kimlik kaybına uğramış Müslüman nesillere Peygamber hassasiyetini öğretmek bizlere düşmektedir.

İslam’ın bu güzelliklerinin ne kadar yerinde ve asırlar boyu geçerli olduğunun delilleridir. Herkes kafasına, gönlüne, başına, saçına sahip çıkmalı. Ne batılılaşma ne de çağdaşlaşma masalları bu kimlik ve kişilik yozlaşmasına asla perde olmamalı.

Müslüman çocuklar ve erkekler başlarını ya tamamen tıraş ettirecekler ya da tamamen bırakacaklardır. Bir kısmını tıraş ettirip bir kısmını bırakmak nehyedilmiştir.