Sonbaharın derinliklerine girdiğimizde, doğa adeta bir geçiş dönemine girer.
Yazın sıcaklığını yavaşça geride bırakırken, doğanın renk paleti de değişir. Sarı, turuncu, kırmızı ve kahverenginin her tonunu görmek mümkündür. Bu dönemin tam ortasında, “ekin ayı” olarak bilinen kasım ayı yer alır. Türk halk takviminde ekin ayı, hasat zamanının en yoğun olduğu, toprağın en çok emek istediği dönemlerden biridir.
Ekin ayı, çiftçilerin en çok çalıştığı ve aynı zamanda doğanın bir nevi “ödüllendirme” yaptığı bir dönemdir. Baharda tohum ekilmiş, yazın büyümesi izlenmiş, şimdi ise toprağın verdiği emek karşılığını alma zamanıdır. Bu ayda yapılan hasat, sadece tarımsal açıdan değil, duygusal ve kültürel açıdan da çok kıymetlidir. Çünkü bu dönemde doğa, insanın emeğini en iyi şekilde geri verir.
Sonbahar, ekin ayı ile birlikte, yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir hasat dönemidir. Günler kısaldıkça, hava serinledikçe, insan da içsel bir muhasebeye girer. Dışarıdaki renk değişimi, içsel bir dönüşümün de işaretidir. Hayatımızda ekin ayına benzer bir döneme girdiğimizde, gözlerimizi açmalı ve gözlemlerimizi artırmalıyız. Çünkü sonbahar, hem bir veda hem de bir hazırlık zamanıdır. Kışın soğuk ve karanlık günlerine hazırlanırken, tıpkı doğa gibi bizler de bir yenilenme sürecine girebiliriz.
Ekin ayı, bize sabrı ve emeğin karşılığını hatırlatırken, aynı zamanda doğanın döngüsüne olan bağlılığımızı da gösterir. Tüm bu döngü, insanın kendi hayatına bakış açısını zenginleştirir. Hasat zamanı, alınan emeklerin mükafatıdır ve her sonbahar, bu hatırlatmaları bir kez daha yapar.
ekin ayı sadece bir mevsimsel değişim değil, derin bir içsel dönüşümün de sembolüdür. Doğanın ve insanın emeğini kutladığı, sabrın ve zamanın değerini öğrendiği bu dönem, hayatımızın her alanında yenilik ve farkındalık için bir fırsat sunar. Ekin ayının huzuruna erişmek, belki de bizim de içsel hasatımızı gerçekleştirmemiz için bir çağrıdır.