Allah’a kulluk görevinden halifelik sorumluluğuna, güzel ahlakın yaşanmasından marufun hayata hâkim olması için mücadeleye kadar insanın yaratılış gayesi içinde yer alan bütün tavır ve davranışların aileyle önemli bir ilişkisi ve güçlü bir bağı vardır.

Nitekim Kur’an-ı Kerim bizlere, hak-hakikat, huzur ve merhamet yolunda insanlığın en büyük öncü ve rehberleri olan peygamberlerin kıssalarını anlatırken her daim farklı boyutlarıyla aileye de vurgu yapmaktadır. Tevhit, adalet ve güzel ahlak temelinde bir karakter, toplum ve medeniyet inşa etmek için gayret eden peygamberlerin örnek mücadeleleri anlatılırken aileye yer verilmesi, bireysel boyuttan küresel alana kadar İslami perspektiften hayatın kurucu değerlerinin aileyle olan güçlü ilişkisini gösteren bir başka vesikadır.

Kur’an-ı Kerimde İmran ailesi, aileden Allah’a içten teslimiyet ile âleme karşı iffet ve onurlu duruşun nadide örneği olarak çağlara tanıtılmaktadır. İbrahim peygamberin hayatından seçilen kesitler ailesindeki çile, sabır ve metanet olması, en yüce ideallerin ve evrensel hedeflerin bile ailenin önem ve değerini göstermesi açısından dikkat çekici bir mesajdır. Aynı şekilde, Mekke’de bir cahiliye toplumuna İslam’ın son ve evrensel mesajlarını tebliğ etmek için Allah’ın elçisi olarak görevlendirilen Peygamber Efendimizin, ilk vahye muhatap olduğu en zor anında, onu teskin ve teselli edecek Hz. Hatice vardır. Peygamberimizin tebliğ sorumluluğunu yüklenme ve yerine getirme sürecinde hanımı Hz. Hatice’nin, metanet ve ferasetle ortaya koyduğu desteğin önemi büyüktür. Rabbimiz, âdeta dünyada cennet huzurundan bir nebze hissedelim diye bizlere aile olmayı emretmiştir. “Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı.” (Nahl, 16/80.) ayetinin de ifade ettiği gibi insanın meveddet ve rahmeti, muhabbet ve huzuru yaşayabileceği en doğal mekân da ailedir. Ancak Allah’ın aileye bahşettiği söz konusu değerlerin hayata huzur katması için aile bireyleri o değerleri yaşamalı ve bir ahlaka dönüştürmelidir. Nitekim huzuru ailede aramayanın ve aile huzuru için gayret etmeyenin ailede huzur bulması oldukça zordur. İnsanın kendini, hayatı, varoluşu ve kâinatı öğrendiği eğitim süreci ailede başlar.

Tabii ve fıtri bir ihtiyaç olarak varlığında sayısız hikmetler barındıran aile; dünyaya gelen her insanın ilk eğitimini aldığı en temel eğitim yuvasıdır. İnançlar, değerler, iyi davranışlar, güzel alışkanlıklar öncelikle aile içinde kazanılır. Hayatın ve geleceğin inşasının başlangıç noktası çocukların eğitimidir. Eğitimin başlangıç noktası ise ailedir. Aile çocuğun ilk mektebidir. Anne ve baba bu mektebin hem yöneticisi hem öğretmeni hem de öğrencisidir. İnsanın Rabbiyle ilişkisinde ve kulluk hayatında vazgeçilmez bir yeri olan ibadet bilinci de hayatta sahip olabileceği en büyük sermaye olan güzel ahlak da ailede başlar. İbadet ve güzel ahlakın yaşandığı ailelerden âbit ve güzel ahlaka sahip nesiller daha kolay yetişir. Bu meyanda kişinin ahlakı da ailesindeki davranışlarıyla ölçülür. “Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanı, onların ahlak bakımından en güzel olanlarıdır, onların en hayırlıları da aile fertlerine karşı hayırla muamelede bulunanlarıdır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/250.) hadis-i şerifinde iman, ahlak ve aile arasındaki vazgeçilmez ilişki açıkça görülmektedir. “Mal ve çocuklarınızın sizin için birer imtihan olduğunu ve büyük mükâfatın Allah katında bulunduğunu bilin.” (Enfal, 8/28.) ayetindeki “imtihan” olarak tercüme edilen “fitne” kavramı; altın, gümüş gibi madenlerin özünü, en saf ve kaliteli hâlini ortaya çıkarmak için bu madenleri ateşte eritmek için kullanılmaktadır.

Bu anlam penceresinden söz konusu ayete baktığımızda, kişinin gerçek boyutuyla insanlık seviyesinin, şahsiyetinin ve ahlakının çocuklar/aile ve dünya malı ile ilişkisinde ortaya çıkacağını anlamak yanlış olmayacaktır. İhsan ahlakı ve adaletin büyükler/annebabalar tarafından uygulanması, çocukların öğrenmeleri bakımından ailede vazgeçilemez ilkelerdir. Her konuda insanlığa en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.): “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (İbn Mâce, Nikâh, 50.) hadis-i şerifiyle bizlere; ailede güzelliğin, iyi davranışın, güler yüz ve nezaketin önemini hatırlatmaktadır.

Elbette hayatın her boyutunda olduğu gibi ailede de zorluklar, kırgınlıklar, gerilimler, zaman zaman daha ciddi sorunlar olması mümkündür. Önemli olan karşılaşılan sıkıntıları, haksızlığa yol açmadan, zulme tevessül etmeden, sabır, fedakârlık, ihsan ve adalet duygusuyla aşmaya çalışmaktır. Bu bağlamda ailede adalet, karşılıklı sevgi ve saygının gözetilmesi, hak dağıtımında ve sorumluluk paylaşımında hakkaniyetin ve insaflı bir yolun benimsenmesi vazgeçilmezdir. İhsan ve adaleti hayatı kuşatan bir ahlaka dönüştürmek için ise ailedeki bütün bireylerin; sevgi, saygı, samimiyet, sadakat ve sorumluluk gibi ilkeleri düşünce ve davranışının merkezi yapması gerekir.

Netice olarak, bugün daha iyi bir hayat ve gelecek adına, insanı yeryüzüne aile olarak gönderen yaratıcının koyduğu değerlerle aileden toplumu, milletten medeniyeti yeniden inşa etmekten başka çıkış yolu yoktur. Elbette bu ideali, hayatı; iman, salih amel ve her daim hak ve sabır üzere yaşamak ve yardımlaşmanın temeli olan güzel ahlakla olur. Rabbim ailemizi güzel ahlakla donanmış mutlu yuvalar eylesin.