Bizleri yaratan ve imanla şereflendiren Yüce Allah’ın doksan dokuz adıyla…

Yüce Rabbimizin, biz insanların huzurlu ve mutlu bir hayat sürmemiz için gönderdiği din-i mübini İslam, en son ve en mükemmel dindir. Allah’ u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de; “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip, O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti” (En’am, 6/153) diye buyurmuştur. Sevgili Peygamberimiz Aleyhissalatu vesselam da bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır:“Size iki şey bıraktım ki, onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde asla dalalete ve sapıklığa düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve Allah Resûlünün sünnetidir.” (Hâkim, el-Mustedrâk, 1/93). Bu ayet ve hadisten de anlaşılacağı üzere, sadece,dosdoğru yol olan İslam’a uymamız gerekir.Kur’an-ı Kerime ve efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sünneti seniyyesine uymayan hiçbir inanç ve görüşe itibar etmemek ve bâtıl inanç ve âdetlere yönelmemek gerekir.

Kıymetli okuyucu! Öncelikle kısaca bidat ve hurafenin tarifini vermek istiyorum. Bid’at; örneksiz bir şey yapmak, yepyeni bir iş ortaya koymak, umumî kanaate aykırı davranışta bulunmak ve daha evvel benzeri olmayan bir şeyi icat etmek gibi anlamlara gelir. Sonradan ihdas edilen her türlü yeniliklere bid’at denilmesi caiz olmakla birlikte, bu kavramın zamanla dinî konularda fazlalık veya noksanlık olarak telakki edilen davranışlar için kullanılmasının teâmül haline geldiği görülmektedir. Istılah bakımından bid’at; dinin aslından olmayan ve şer’î delillere istinad etmeden sünnete aykırı olarak icad edilen şeylerdir. (Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yay. Sh. 72).

Sözlükte, “dinî bilgiler ve kaideler arasına karışmış yanlış, bâtıl inanç” olarak geçen hurafe; hiçbir mantıkî temeli olmayan, akla ve gerçeğe aykırı düşen, din adına ileri sürülüp benimsenen bâtıl inanç ve davranışları ifade etmektedir. Gerçek hayatla ilişkisi bulunmayan inanç ve uygulamalar, iyilik veya kötülük getirebileceğine inanılan kuvvetler için kullanılır. Genellikle sihir,büyü ve bunlarla alâkalı inançlar da hurafe terimiyle ifade edilir. (TDV. İslam Ans. C. 18, Hurafe Bahsi).

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), insanlara dünyada huzur ve mutluluğun, ahirette de ebedî kurtuluşun kapılarını açan İslam dininin Allah’tan geldiği şekliyle, bozulmadan varlığını devam ettirmesi için çok büyük gayretler göstermiştir. Ashab-ı Kiram da bu Dini, Peygamberimiz (s.a.v) den aldığı gibi uygulamaya koymuş ve o şekilde sonraki nesillere aktarmışlardır. Fakat ne yazık ki; şimdi size sayacağım sebeplerden ötürü bu ak-u pak olan dinimize, bidat veya hurafe diye tabir edebileceğimiz birçok uygulama dâhil olmuştur. Aslında bu bidat ve hurafeler, bizzat dinin içine girmemiş, sadece cehaletten dolayı din diye telakki edilmiştir.

Bidat ve Hurafelerin ortaya çıkış sebepleri arasında şunları zikretmek mümkündür:

  1. İslam’ın geniş coğrafyalara yayılması ve yeni toplumlara karışması sonucu kültürel etkileşimlerin meydana gelmesi.
  2. Yeni Müslüman olan bazı toplumların eski dinlerinden kalan gelenek, görenek ve alışkanlıklarını sürdürmeleri.
  3. İslam Dini hakkında doğru bilgi sahibi olmadan ve araştırmadan dini ritüellerin yapılması.
  4. Bilgisiz insanların cehaletinden istifade ederek, din üzerinden menfaat sağlamaya çalışan insanların yalan yanlış şeyler ortaya çıkarmaları.

Şimdi de gelin hep beraber günlük hayatımızda karşılaştığımız bidat ve hurafelerin bir kısmına göz atalım:

  1. Mezarlık ve türbe ziyaretlerinde çaput ve bez bağlamak ve mum yakmak.
  2. Türbede yatanlar için kurban kesmek ve türbelere eğilerek girmek
  3. Dua ederken şifayı, afiyeti ve muhafazayı Allahu tealadan değil de bizzat orda yatanlardan beklemek.
  4. Baykuş, karga ve vakitsiz öten horozların uğursuz sayılmaları.
  5. İki bayram arasındaki nikâhın ve gece vakti tırnak kesmenin ve aynaya bakmanın uğursuz sayılması.
  6. Ayakkabı ve terliğin ters dönmesinin uğursuz sayılması ve kişinin üzerinden geçildiği zaman boyun uzamayacağına inanmak.
  7. Sağ kulağın çınlaması hayra sol kulağın çınlaması ise şerre yorulması
  8. Kapının eşiğinde oturan kişiye iftira atılacağına, erkeğin önünden kadının geçmesinden dolayı erkeğin nasibinin kapanacağına inanmak veya ezan okunurken köpek ulumasını şerre yormak.
  9. Nazar boncuğunun veyahut at nalı, kurt dişi ve koç boynuzu gibi nesnelerin evlere veyahut arabalara asılarak uğurlu sayılmaları.

İşte bu ve buna benzer uygulamalar, dinimizin aslından olmayan, akla ve mantığa uymayan uygulamalardır. Kaldı ki, herhangi bir amel veya uygulama dini bir gerekçeyle uygulanırsa ve dinimizde de bunun karşılığı yoksa o amel veya uygulama kesinlikle reddedilir. Nitekim efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadisinde şöyle buyurmuştur. “Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez.”(Buhârî, Sulh 5).

Değerli okuyucu! Hayatımız içinde aslında dinden olmayıp da din gibi telakki ettiğimiz birçok uygulama olabilir. Bunlardan kurtulmanın yolu Kur’an’a ve Peygamber efendimizin sünnetine bakmaktır. Eğer ki, dini bir gerekçeyle yaptığımız bir eylem ne Kur’an’da, ne de Peygamber efendimiz (s.a.v) in hayatında veya sahabe-i kiramın Kur’an’ı ve sünneti yorumlamasında yoksa, demek ki o iş, dinde yoktur ve merduttur, yani rededilmiştir.Dinî inançlarımıza uymayan, inancımıza, ibadetlerimize zarar veren ve toplumsal hayatımızda onulmaz yaralar açan bid’at ve hurafelerden sakınmalıyız. İnsanlarımızın zaaflarından yararlanarak bâtıl inançlar üzerinden menfaat sağlamak isteyen istismarcılara fırsat vermemeliyiz.