AV VE AVLANMAK İLE İLGİLİ HADİSLER

İslâm’dan önceki hayatında ava düşkündü. Ehl-i kitab ile birlikte yaşıyorlardı. Onların kaplarından yemek yiyorlardı. Bu yaptığı doğru mu idi?

Gönlünü tırmalayan bu iki konu hakkında bilgilenmek istedi ve Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz’in huzuruna gelerek teker teker sordu:

“- Yâ Rasulallah! Benim ava düşkün köpeklerim var. Onun avı hakkında ne buyurursunuz? Bana bu konuda fetva ver” dedi.

Rasûlullah (s.a.) efendimiz de:

“- Eğer senin ava düşkün köpeklerin varsa onların sana yakaladıklarını ye” buyurdu.

Kesilmiş veya kesilmemiş olsa da yiyebilir miyim? dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.) “-Evet!” buyurdu.

Eğer köpek ondan yese de yiyebilir miyim? dedi.

“-Ondan yese de yiyebilirsin” buyurdu.

“- Yâ Rasûlallah! Okum hakkında ne buyurursunuz?” dedi.

“-Okun sana avladığını ye, ister kesilmiş olsun ister kesilmemiş olsun” buyurdu.

Eğer bu av gözümden bir süre kaybolmuşsa da mı? dedim.

Resûl-i Ekrem (s.a,.), “- Evet o, bozulup kokmadıkça veya onda senin okundan başka yara eseri bulunmadıkça yiyebilirsin” buyurdu.

“- Yâ Rasûlallah! Biz ehl-i kitabın bulunduğu bölgede yaşayan bir kabileyiz. Mecbur kalırsak Mecûsi kaplarında yemek yemek hakkında ne buyurursunuz?  Bunda bir sakınca var mı?”dedi.

“-Onu yıkadıktan sonra ye” buyurdu. (Ebu Davud, Hadis no: 2857)

Avlanma ile ilgili konuda daha geniş bilgiyi kendisinin rivayet ettiği beş hadis-i şerifde bulmak mümkündür. Ebû Dâvûd’un Sünen’inde bunlar ayrı ayrı nakledilmiştir.

Ebû Sa’lebe el-Huşeni (r.a.) zaman zaman gece vakti evinden dışarı çıkar ve ibretle semaya bakarak dalar giderdi. Rabbısının kudretini temaşa ederek kendinden geçerdi. O’nun yüceliğini idrak ederek kendi âcizliğini görürdü. Bu hal üzere evine döner, secdeye kapanır, doyasıya Rabbını tesbih ederdi. (İsabe, VII, 58)

Bir gün Ebû Sa’lebe (r.a.)’a şu âyet-i celile okunur ve şöyle bir soru sorulur:

“Erkek veya kadın, mü’min olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.” (Nahl suresi: 97)

Bu âyette geçen “onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız” sözünden ne kastediliyor? denir.

O da şöyle tefsir eder: “-Onu öyle bir itaatle rızıklandırırız ki, itaatin lezzetini kalbinde duyar”diye cevab verir.

Ebû Sa’lebe (r.a.) Rasûlullah (s.a.) efendimizin dâr-ı beka’ya irtihalinden sonra Şam’a giderek oraya yerleşti. Bir çok savaşlara katıldı. Hazreti Muaviye zamanında Kostantiniyye fethine iştirak ettiği rivayet edilmektedir.

Cübeyir b. Nüfeyir anlatıyor:

“Hz. Muaviye zamanında Kontantınıyye fethine hazırlanan orduda Ebu Sa’lebe’yi askerlere konuşma yaparken gördüm. Onları savaşa teşvik ediyordu.” (Müsned 4/193)

O, hicretin 75. Yılında Şâm-ı Şerif’te vefat etti.

Allah ondan razı olsun. Rabbimiz bizleri Ebu Sa’lebe (r.a.) gibi ilim âşıklısı eyleyip, şefaatlerine nâil eylesin. Amin.