Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, sonsuz nimetler ve bu nimetlerin en büyüğü olan iman ve İslam ile lütuflandıran Allah’a Hamd-ü senalar olsun, yine sonsuz Salat ve selam önderimiz, liderimiz, rehberimiz, rol modelimiz ve ümmeti olmakla gurur duyduğumuz fahri kainat Muhammed Mustafa (S.A.V)’e, aline, ashabına ve kıyamete kadar onların yolunda yürüyenlerin üzerine olsun. Rabbim ona layık ümmet eylesin inşallah.
Allah, Adem’i ve Havva’yı ikisini de aynı özden yarattı birini diğeri için değil, her ikisini de yeryüzünü birlikte imar etsinler diye yarattı, ikisi birlikte Allah’ın hitabına muhatap oldular, ikisi birlikte şeytana kandılar, biri diğerini aldatmadı, İkisi de birlikte aldandılar. İkisi birlikte pişman olup tövbe ettiler, dünyadaki sorumluluğu da birlikte üstlendiler, ikisi de halife olarak gönderildiler.
Dünyanın en Naif, en ince ve narin varlığı kadın olduğu halde en çok horlanan, zulme ve haksızlığa uğrayan, istismar edilen varlık yine kadındır. Her kelime ve ismin bir arka planı olduğu gibi kadın için isim olarak kullanılan kelimeler de aslında kadına bakış açısını ve yaklaşımını ele vermektedir. Batı dilinde kadın anlamına gelen “Femina” kelimesi Latincede ki “Fe minus” kelimesinden gelmektedir ki, bu da “inancı az ve itikadi zayıf” anlamına gelmektedir (Matter, 2006:137). Batı insanının inanç ve fikir derinliklerinde kadın, meselesinde daima erkekten daha zayıf olarak yer almıştır. Batı dünyasının kadını zayıf gören ve aşağılayan bu anlayışını, dini metinler de desteklemiştir. Tevrat’ta Hz. Adem’in “karısının sözünü dinlediği” için Cennetten kovuldu ve bu yüzden yeryüzünün lanetlendiği anlatılmaktadır (Eski Ahit, Tekvin, 3/17). Tevrat’ta itikadi zayıf olan Hz. Havva, şeytana uymuş ve Hz Adem’i de o kandırmıştır; bu yüzden lanetlenerek yeryüzüne gönderilmiştir.
Kadının onurunu zedeleyen aynı anlayış, İncil’de de tekrarlanır: “ve Adem aldanmadı fakat kadın aldanarak suça düştü.” ( Yeni Ahit, Timoteosa 1. Mektuplar 2/14). Şeytana uyan yine inancı az, itikadı zayıf olan Hz. Hava’dır, Hz Adem’i de o yoldan çıkarmıştır. İlk suça bulaşan kadın, Batı insanının gözünde ve inancında çoğu zaman suçlu bir varlık muamelesi görmüştür. Bu yüzden Yahudilerde kadınlar kutsal mekanlara sokulmamışlar ve Hıristiyanlarda da belli bir süre İncil’e dokunmamışlardır.
Bütün bunlarla birlikte İslam gelince kadın olsun erkek olsun herkese hak ettiği onuru ve değeri vermiştir. İslam dini gerek Kur’an’da olsun, gerek peygamber efendimiz (S.A.V)’in hadislerinde olsun, gerekse de efendimiz (S.A.V)’in uygulamalarında olsun insandan bahsederken hiçbir şekilde cinsiyet ayrımı yapmamış, insan olarak bahsedip muhatap almıştır. Kadın ve erkek olarak her birine ayrı görev ve sorumluluklar vermiştir. Dolayısıyla ne Kadın erkekten daha düşüktür, ne de erkek kadından daha üstündür ikisi de bir bütünü tamamlayan bütünün diğer yarısıdır. Yüce Rabbimiz bunu şu şekilde ifade etmektedir. “Ey insanlar Şüphesiz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız ona itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat, 13). Bu ayette de görüldüğü gibi cinsler arasında yaratılış itibari ile herhangi bir üstünlük söz konusu değildir, üstünlük ancak takva iledir. Allah, “Erkek olsun kadın olsun, kim inanmış bir insan olarak dünya ve ahirete yararlı işler yaparsa kesinlikle ona güzel bir hayat yaşatacağız ve böylelerinin ecirlerini de muhakkak surette yapmış olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.” (Nahl, 97), buyuruyor. Peygamber efendimiz (S.A.V.) de, “Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davrananınızdır.” (Tirmizi, Rada;11, İbn Mace, Nikah,50). Gerçek manada iman etmiş ve imanının gereğini yapan birini kadına farklı bir gözle bakması düşünülemez. Çünkü bunun günah ve Allah’ı hoşnut etmeyen bir davranış olduğunu bilir. Oysaki mü’min’in dünyadaki tek amacı ve gayreti rabbini memnun etmektir.
İslam kadını hiç bir şekilde hayattan soyutlamaz kadına annelik gibi kutsal ve ülvi bir görevi vermek suretiyle kadını hayatın içine çekmiştir. Erkeğe de cennetini kadın olan annesinin ayağının altına koymak suretiyle cenneti kazanmayı annenin memnuniyetine bağlamıştır. Bundan daha büyük değer, daha büyük şeref olamaz. Çünkü İslam kadın olarak değil anne olarak bakar ve onların kırılmasına, incinmesine asla müsamaha etmez.
Veda Haccı için yola koyulmuşlardı. Kalabalığın arasında Peygamberimizin (S.A.V)’in sevgili eşleri de vardı. Hanımları taşıyan develer adeta kendilerini yönlendiren Enceşe (R.A)’nin güzel sesine adımlarını uyduruyorlardı. Habeş asıllı bir zenci olan Enceşe (R.A.) kutlu yolculuğun coşkusu ile şiirler okuyor, nağmeleri, develeri coşturuyorken dinleyenleri de mest ediyordu. Ama bu kadar ritim ve heyecan develeri hızlandırmış ve sarsıntıları hanımları rahatsız eder hale gelmişti. Peygamberimiz (S.A.V) endişelendi ve her zamanki nezaketi ile Enceşe’ye seslenerek: “Enceşe, aman sakin ol! Kristallere dikkat et! ” diye uyardı (Buharî, Edeb, 111). Kur’an’ın en uzun sürelerinden biri “kadınlar” anlamına gelen ‘Nisa’ süresidir. Yine Kur’an’da bir kadının kocasından şikayetçi olması üzerine ‘tartışan kadın’ anlamına gelen Mücadile süresi yer almaktadır. Böyle zengin bir kültüre sahip olan bizlere toplum olarak ne oluyor da inancımızı, kültürümüzü, değerlerimizi bırakıp, kadın hakları, kadın özgürlüğü adı altında feministlerin söylem ve sloganlarına aldanıyoruz. Aslına bakılırsa bunların kadın derdine düştükleri falan yok, bunlar zevklerinin peşinde olan zevkperest erkeklerin söylemidir, kadınları zevklerine alet ediyorlar. 8 Mart kadınlar günüymüş, kadına yılın bir gününü kadın günü ilan etmekle hakkı verilmez, kadınlar günü diye ilan edilen bu günde ümmete sesleniyorum, gelin kadınıyla erkeğiyle rabbimizin ve peygamberimiz (S.A.V)’in sesine kulak verelim. Bakın Efendimiz (S.A.V) veda hutbesinde ümmetine vasiyetinde ne diyor: “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun” diyor ve “sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır.” İşte kurtuluş ve işte hak hukuk bu vasiyeti yerine getirmeyle olur.
KADIN SAHABELERDEN ÖRNEKLER
1- Hz. Hatice (R.A): İşte peygamber efendimiz (S.A.V)’in maddi ve manevi destekçisi eşi Hz. Hatice (R.A) Efendimiz (S.A.V) ilk vahyin gelişinde Hira’dan çok korkmuş bir şekilde dönüp başından geçenleri anlatınca sana kim inanmaz ki diyerek onu teselli etmiş ve hemen ona iman ederek ona büyük moral ve destek oldu.
2- Hz. Aişe annemiz (R.A): zekası, kabiliyeti ve ilmi birikimi ile İslam dininde çok önemli bir konuma gelebilmiş, özellikle kadınların özel durumları ile ilgili bilgileri aktarmada peygamber ile ümmeti arasında aracılık yapmıştır. En çok hadis rivayet edenler (muksirun) arasında yer almaktadır.
3- Ümmü Seleme (R.A): İslam’a ilk girenlerdendir. İslam uğruna çok şeye katlanmış, eziyet çekmiş bir sahabedir. Hem Habeşistan’a hem de Medine’ye hicret etmiş çok zeki ve akıllı bir hanım efendidir. Nitekim efendimiz (S.A.V) hicretten sonra bazı sahabelerle umre yapmak üzere Mekke’ye girmek ister fakat müşrikler onları Mekke’ye sokmazlar. Görüşmeler sonucunda umre yapmadan geri dönüp bir sonraki sene umre yapabilecekleri üzerinde anlaştılar. Efendimiz, bunun üzerine sahabelerin ihramdan çıkmalarını istedi, fakat sahabeler zorlarına gittiği için biraz durakladılar. Resülullah(S.A.V’) ne bekliyorlar, niye ihramdan çıkmıyorlar diye üzülecek gibi oldu. Bunun üzerine Ümmü Seleme annemiz, “Niye kendini üzüyorsun, hiç bir şey söylemeden kendin kalk, tıraş olup ihramdan çık, onlar da seni takib ederler.” dedi. Efendimiz (S.A.V) hemen tıraş olup ihramdan çıkınca sahabeler de aynı şeyi yaptılar.
4- Hz. Nesibe (R.A): Yine İslam uğruna iki oğlunu ve kocasını Uhutd’ta şehit verdi. Fakat o, “Çocuklarımı ve kocamı bırakın, bana Resülullah’ı gösterin, o sağ ise gerisi önemli değil.” diyerek koşa koşa bayan hali ile kılıcı alarak Resülullah’ı korumaya gitmiştir.
5- Hz. Sümeye (R.A): İslam’ın ilk şehidir. Bunlar sadece bir kaç tanesi, böylesi onlarca örnekler vardır. Rabbim bu hanım sahabeleri kendilerine rol model alan, inançlı, edepli, saliha kız çocuklarını bu ümmete bahş etsin inşallah, ancak o zaman ümmet düzelir.