Merhamet: Sözlükte “acımak, şefkat göstermek” acıma duygusu, bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, ihsan gibi anlamlara gelmektedir. Merhamet ve aynı mânadaki rahmet kelimeleri öncelikle Allah’ın yaratılmışların tümüne yönelik lütuf ve ihsanlarını ifade etmektedir. Bunun yanında insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında hassas olmaya ve yardım etmeye sevkeden acıma duygusunu da belirtmektedir. (DİA, Merhamet Maddesi).
Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim’i incelediğimizde karşımıza ilk çıkanın Fatiha suresinin başındaki besmele diye isimlendirilen Bismillahirrahmanirrahîm ayetidir. Ayeti dedim çünkü İmam Şafii(ra)’ye göre Fatiha suresinin başındaki besmele, Fatiha suresinin ilk ayetidir. Burada Lafza-i Celâlden sonra Cenabı Hakkın Esma’ül Hüsna’sından Rahmân ve Rahîm sıfatlarını görürüz. “Rahman” ve “Rahîm” isimlerinin anlamı çokça merhametli demektir. Rahim ismi ile insanlar da vasıflandırılabiliyor iken “Rahman” ismi ise sadece Allah’a mahsustur ve ancak Allah (cc) bu isimle vasıflandırılabilir. Ayrıca insanlar da ve bütün canlılarda bulunan acıma ve merhamet duygusu da Allah'ın Rahmân sıfatından gelmektedir.
Gerek Şerefli Kitabımız Kuran-ı Kerimde gerekse de Hz. Peygamber’in hadisi şeriflerinde rahmet ve merhametten çokça bahsedilmektedir. Enam suresi 54. ayetinde “Selam size! Rabbiniz rahmeti kendisine farz kılmıştır.” Rum suresi 21. ayetinde ise “O'nun varlığının delillerinden, ayetlerinden biri de size kendi cinsinizden¸ kendileriyle huzur bulacağınız eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhameti yerleştirmesidir.” Rum suresi 21. ayette iki husus dikkat çekicidir. Bunlardan birincisi, evliliğin sadece neslin devamı için değil evleviyetle insanın huzur bulması içindir. İkincisi ise evlilikte huzuru yakalamak için sevgi ve merhametin gerekliliğidir.
Rabbimiz Hadis-i Kutside “Rahmetim gazabımı geçti.” buyurarak, merhametinin celâlinden önde geldiğini açıkça bildirir. (Buhârî, Tevhîd, 22). Hz. Peygamber de, “Yeryüzündekilere merhamet edin ki, Allah da size merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 58) emrederek merhametli olmanın rahmeti celbedeceğini bildirmiştir.
Her şey zıddıyla bilinir kaidesince (Mesela, karanlık olmazsa ışık bilinmez, lezzetsiz kalır.) ilk önce merhametin ne olduğunu kısaca anlattıktan sonra, şimdide onun zıt anlamlısı olan merhametsizliği ve onun yansımasını kısaca anlatmaya çalışacağım.
Merhametsizlik: Merhametsiz olma durumu, katı yüreklilik, acımasızlık, katı kalpli, kalpsiz gibi anlamlara gelmektedir.
Allah Resulü (as) “İnsanlara merhamet etmeyenlere Allah da merhamet etmez” (Buhârî, “Tevḥîd”, 2, “Edeb”, 18; Müslim, “Feżâʾil”, 66); “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” (Buhârî, “Edeb”, 18; Müslim, “Feżâʾil”, 65) ve hiçbir zaman çocuklarını öpmediklerini söyleyenlere, “Allah kalplerinizden merhamet duygusunu çekip almışsa ben ne yapabilirim?” diyerek üzüntüsünü dile getirmiştir. (Buhârî, “Edeb”, 18; Müslim, “Feżâʾil”, 64).
Kâinatın efendisi Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem, merhameti sadece insanlara hasretmemiş hayvanlar konusunda da aynı hassasiyeti göstermiş ve buyurmuş ki: Zor durumdaki bir hayvanı kurtaran kişi, bu sayede cenneti hak etmiştir. (Müsned, 2.375; Buhârî, “Meẓâlim”, 23, “Enbiyâʾ”, 54; Müslim, “Selâm”, 153-155), bir hayvanı ölüme terkedenin de cehennemlik olduğunu (Müsned, 2.159, 261, 317; Buhârî, “Bedʾü’l-ḫalḳ,Selâm”, 151-152, “Birr”, 133-135) bildirmiş, atış tâlimi yaparken canlı hayvanı hedef alanları lânetlemiştir. (Buhârî, “Ẕebâʾiḥ”, 25; Müslim, “Sayd”, 58, 60).
İnsan, rahmet ve merhamet ile ilgili ayet ve hadislere baktığında şu kanaate varıyor: Ben Müslümanım diyen bir şahsiyetin, insan, hayvan ve doğaya karşı merhametli olması inandığı dinin gereği ve insanlığının olmazsa olmazlarındandır. Ancak maalesef maddi imkânların çok fazla olduğu, maneviyatın ise körelmeye yüz tuttuğu bir çağda yaşamaktayız. Merhamet, şefkat, diğerkâmlık gibi ulvi duygular can çekişmekte iken, öfke, hiddet ve şiddet dünyayı abluka altına almakta, haksızlık ve zulümle insan, insanlığından çıkmakta, hayatı yaşanmaz hale getirmekte, kendi kuyusunu kendisi kazmaktadır.(Cihan ÖZEL, Ailede merhamet, çevrimiçi vaaz sitesi). Kısaca söylemek gerekirse içinde bulunduğumuz asır, insanlığın şefkat ve merhametten hızla uzaklaştığı ve insani erdemlerin değersizleştiği bir asırdır.
Ve yine maatteessüf, “Genel olarak baktığımızda toplumumuz şefkatten çok şiddete meyilli bir görüntü vermektedir.” Peki, bu problemin üstesinden nasıl geleceğiz? İnsanımızı bu manevi hastalıktan nasıl kurtaracağız? Merhametin önündeki engelleri nasıl kaldıracağız? Bu ve buna benzer sorulara cevap bulma adına birkaç tespit yapmaya ihtiyaç vardır.
Evvela duygular gibi şiddet de öğrenilmektedir. Yapılan araştırmalarda çocuklarına şiddet uygulayan ebeveynlerin bir kısmının ailelerinden şiddet gördükleri tespit edilmiştir. Merhameti topluma yayabilmek için öncelikle zıddı ile mücadele etmek gerektiği açıktır. Şüphesiz şiddet tek başına ele alınabilecek bir duygu değildir. Şiddetle birlikte, bazen sebebi, bazen sonucu olan duyguları da bir arada düşünmek gerekir. Bu bağlamda kıskançlık, rekabet, öfke, zarar verme gibi duygular da mücadele edilmesi gereken duygulardır. Merhameti geliştirmek içinse sevgi, hoşgörü, güven, tevazu, yardımseverlik gibi duyguları da kuvvetlendirmek gerekir.” (Vejdi BİLGİN, Bir İnsanlık Sorunu: Merhametsizlik, Diyanet dergisi sayı 651).
Sonuç olarak merhametsizlik, insanları birbirlerinden uzaklaştıran, nefret ve kine zemin hazırlayan, gayri insani, gayri İslami ve gayri ahlakidir. Bu duyguya sahip olan bir kişi her türlü felakete sebep olabilir. Merhametsizlik aynı zamanda kişiyi insani erdemlerden yoksun bırakır. Rahmet ve şefkat duygusundan mahrum olan kalbin sahibi¸ kaba¸ katı¸ acımasız ve merhametsiz bir insan olur. Bu kötü vasıflardan ise zulüm ve adaletsizlik¸ bunlardan da huzursuzluk doğar.