İnsanın mükerremliği Kur’an’ın beyanıyla sabittir. Allah Teala insanı mükerrem, şerefli ve onurlu olarak yarattığını ve bu yüzden diğer yaratıkların çoğundan üstün kıldığını şöyle ifade buyurmaktadır: “And olsun ki biz, âdemoğullarını/insanları mükerrem/onurlu kıldık. Onları, karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; onları, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.” (İsra, 17/70.)
Öyleyse “mükerrem olmak ne demektir?” ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler çerçevesinde bu sorunun cevabına şöyle bir bakalım:
Mükerrem olmak demek, Allah’ın halifesi (Bakara, 2/30.) olarak yeryüzünü yönetmek/imaret; (İsra, 17/85.) arzda, arzı imar etmek için var olmak demektir. (Hud, 11/61.)
Mükerrem insan demek, Allah’ın eliyle (Sad, 38/75.) ve bütün esma-i ilahîyesinin kâmil tecellisi olarak yarattığı varlık demektir. Böylece ilahi sanatın zirvesi olarak âlemi süslemek demektir. Nitekim Süleyman Çelebi bu hususu Mevlid’inde şöyle ifade eder:
Hak Teâlâ çün yarattı Âdem’i
Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi.
Mükerrem olmak demek, göklerin ve yerin çekemediği ağır yükü sırtlanmak; ilahî emaneti yüklenmek demektir. (Ahzab, 33/72.)
Mükerrem olmak demek, göklerde ve yerde bulunan her şeyin ilahî bir rahmet olarak insana verilmesi, her şeyin onun emrine müsahhar kılınması demektir. (Casiye, 45/13.)
Mükerrem olmak demek, gaye varlık olmak demektir. Bu âlemin var olması insan içindir. İnsanın var olması da Hakk’a kulluk içindir. (Zariyat, 51/56.) Bu yüzden insan Hakk’a kulluğu kadar mükerremdir. Nefse ve yaratıklara kul oldukça gerçek değerini yitirir.
Mükerrem olmak demek, ahsen-i takvim sırrına ermek demektir. (Tin, 95/4). Ahsen-i takvim, kâinatın sırlarını ve eşyanın hakikatini idrak kabiliyetidir. Bu da mutlak cemal ve hüsn sahibi Allah’ın kemalini kavrayabilmek demektir. Çünkü ahsenü’l-halikıyn olan, en güzel yaratan O’dur.
Mükerrem olmak demek, Allah’ın topraktan yaratıp kendi ruhundan nefh ederek (Hicr, 15/29; Secde, 32/9.) onurlandırdığı varlık olmak demektir. Dolayısıyla insan bedeniyle de, ruhuyla da mükerrem ve onurludur. İnsanın beden ve suret itibarıyla mükerrem ve en güzel bir biçimde yaratılması, organlarına mütenasip bir suret verilerek onurlandırılmasıdır. İnsan bedeniyle mükerrem ve onurlu olduğu için onun şerefini haleldar edecek her türlü muamele Allah’ın yasakladığı hususlardır. Nitekim insanın her uzvu; derisi, saçı, tırnağı ve kılı işkence ve zulümden; hatta ölü bedeni her türlü insanlık onurunu zedeleyen kötü davranışlardan korunmuştur.
Manevi mükerremliği sayesinde ruhu bedenle buluşmadan önce Allah insanla konuşmuştur. Ruhlara: “Ben sizin Rabbınız değil miyim?” diye sormuş, ruhlar da: “Evet ya Rabbi! Sen bizim Rabbimizsin.” diye mukabele etmiştir. (A’raf, 7/172.)
Mükerrem olmak demek, Allah’ın koyduğu fıtrat gereği insanın O’na kulluğa yönelmesidir. (Rum, 30/30.) Yaratılmadan önce alınan kulluk sözü ve fıtrat üzere halk edilerek insana akıl ve irade bahşedilmesidir. Peygamber gönderilip kitaplar indirilerek delil ve mucizelerle Hakk’a çağrılmasıdır.
Mükerrem olmak demek, halk/yaratılma cihetinden olduğu gibi hulk ve ahlak açısından da mükemmel bir kabiliyet ve istidatta olmak demektir. Ruhani ve ahlaki mükerremlik, sırat-ı müstakim yolculuğunda nefis ve benliği aşmak; Hakk’a ulaşmak ve O’nun ahlakıyla ahlaklanmak demektir. Ruhani mükerremlik, inanma istidadında ve amel-i salih/güzel davranış potansiyelinde olmak ve bunları kullanabilmektir.
İnsanın mükerremlik ve onuru, ruhu ve manasıyladır. Dolayısıyla kulluktaki kemali, ruhundaki derinliği kadardır. Yaratılış gayesini idraki ise ibadet, taat ve ilahî hududu koruduğu nispettedir.
Mükerrem olmak demek, yaratılanlarla ilişkide mükemmel olmak demektir. Rahman’ın arşı mesabesinde gönül taşıyan insanın kâinattaki hemcinslerine ve diğer varlıklara bakışı, Allah’ın Rahman ismi gereği olmalıdır. O nasıl inanan-inanmayan, kulluk eden ve etmeyen herkese Rahman ismi gereği nimet sofrasını ve rahmetini açıyorsa mükerrem insan da gönlünü herkese açmalıdır. Karşısındakini karşılıksız sevmeyi ve ona vermeyi bilmelidir. Zahiri farklılıklara bakarak kimseyi hor hakir görmemeli, herkesi aziz bilmelidir.
Mükerrem olmak demek, güçlü-güçsüz, sağlıklı-hastalıklı, bilgili-cahil, varlıklı-yoksul herkesi saygın, onurlu ve değerli görmek demektir. Mükerrem olmak demek, Allah’ın gönlü kırık insanların yanında olduğuna (Feyzü’l-kadîr, I, 519; II, 69.) inanarak yıkık gönüllü, statüsüz, fakir ve yoksul insanlarla beraber olmak, onlara değer vermek demektir. Nitekim Peygamberimiz buyurur: “Nice üstü başı tozlu, saçları dağınık, kılık kıyafeti eski kişiler vardır ki, Allah adına yemin etseler, Allah yeminlerini boşa çıkarmaz.” (Müslim, Birr, 138, Cennet, 48.) Böyle birinin gönlüne dokunmak Allah okuna dokunmak demektir.
Mükerrem olmak demek, ruhi kemale kanat açmak demektir. Mükerremlik ve insani onur, birlikte yaşama sırasında başkalarına gösterilecek hoşgörüdür. Mükerrem bir mümin yüreği, Allah’ın kullarına karşı hüsnüzan besler, değer verir, güzel muamelede bulunur. Nitekim Gazali “İnsanlarla güzel güzel konuşun.” (Bakara, 2/83.) ayetinin tefsirinde İbn Abbas (r.a.)’tan şu nakilde bulunur: Sana selam veren Mecusi de olsa selamını al. Zira Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de buyurur: “Size bir selam verildiği zaman, ondan daha iyisiyle veya ayniyle mukabele edin.” (Nisa, 4/86; Gazzâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn, Kâhire, ts., III, 116.)
Mükerrem olmak demek, toplumda ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeden bütün insanlarla iyi geçinmektir. Herkese karşı güzel söz ve hüsnü muaşeret içinde bulunmaktır. Sevgi ve kardeşlik duygularıyla insanlarla kaynaşmak, düşmanlıkları sona erdirmektir. Allah’ın kıymet verdiği insanı küçük, değersiz ve onursuz görmemektir.
Mükerrem olmak demek, yerine göre karşısındakinin ezalarına bile katlanabilmek demektir. Başkalarına yâr olup bar olmamaktır. Yük almak; asla yük olmamaktır. İnsanların kahrını çekmektir.
Mükerrem olmak demek, “Hakk’ın kendi suretinde yarattığı Âdem” olmak demektir. (Buhari, İsti’zan, 1; Müslim, Birr, 115.) Ancak bu yaratılış abes, boş ve anlamsız değildir. (Müminun, 23/115.) İnsan başıboş salıverilmeyecektir. (Kıyame, 75/36.)
Mükerrem olmak demek, insan olmak demektir. İnsandaki üns anlamıyla Allah’a ve yarattıklarına ünsiyete aday, nisyan anlamıyla isyana yatkın olduğunu bilmek ve sonunda hesabın bulunduğunu unutmadan yaşamak demektir. (Tekâsür, 102/8.)
Velhasıl mükerrem olmak demek “her âdem, bir âlem” demektir. Çünkü her insan kâinatın küçültülmüş bir suretidir. Yani insan makro kozmosa göre mikro kozmostur.
Mükerremliği bilmenin biri objektif, diğeri subjektif olmak üzere iki boyutu vardır. İnsanın kendisinin mükerremliğini bilmesi subjektif bir durumdur. İnsana kendi değerinin farkında olma ve şükür sorumluluğu yükler. Diğer insanların mükerrem olduğunu bilmek ise objektif bir durum olup insanın karşısındakini değerli ve saygın görmesini sağlar ve öteki ile ilişkilerinin seviyesini yükseltir.
İnsani münasebetlerde her insanı mükerrem/onurlu bir varlık ve potansiyel Müslüman olarak görmek İslami bir davranıştır. Nitekim İslam’ın yüce peygamberi bütün insanları potansiyel Müslüman olarak görür ve onlara karşı yüksek bir hoşgörü ve güzel bir iletişim içinde bulunurdu.
Herkese Allah’ın yarattığı mükerrem ve onurlu bir varlık olarak bakmak, insanları ötekileştirmenin önünde büyük engeldir.