Sorumluluk/mes’ûliyyet hukukta “uyulması gereken bir kurala aykırı davranışın hesabını verme, tazminatla yükümlü tutulma, işlenmiş bir suçun gerektirdiği cezayı çekme” ve daha özel kullanımıyla “alacaklının hakkını elde edebilmesi için el koyacağı mal varlığının hukukî durumu” anlamlarına gelir. Âyet ve hadislerde “sorumlu” mânasında mes’ûl kelimesi yanında aynı kökten türeyen “sorguya çekilme, sorumlu tutulma” anlamındaki fiiller sıkça geçmektedir.
Ehliyet şartlarını taşıyan kişilerin din, ahlâk ve hukukun yüklediği görevlerden dolayı sorumlu tutulmaları bu alanların temel ilkelerinden olup insanın görevlerinden dolayı sorumlu tutulmaması halinde kanunlar, kurallar, buyruk ve yasaklar bütün gücünü ve önemini yitirir.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorgulayacağız.” (El-Âraf 6. Ayet), “Yapmakta olduklarınızdan dolayı kesinlikle sorgulanacaksınız.” (En-Nahl 93. Ayet), “Onlar mutlaka kendi günah yükleriyle birlikte başka yükler de yüklenecekler; düzüp koştukları iddialardan dolayı kıyamet gününde kaçınılmaz olarak sorguya çekileceklerdir.” (El-Ankebût 13. Ayet) gibi ayetlerde sorumluluk bilincine vurgu yapılmaktadır.
Ahlâk âlimlerine göre dünyada sorumluluk duygusu taşıyan tek varlık insandır. Diğer varlıklarda bulunmayan akıl ve iradeye sahip olan insan kendine özgü inancı, değer yargıları ve yaşama tarzıyla bir şahsiyettir. Bu sebeple onun dinî, ahlâkî, içtimaî ve hukukî bakımdan doğru yolu seçmesi istenir ve bu hususlarda sorumlu tutulur. Üç türlü sorumluluk vardır, bunlar;
1. Vicdanî (ahlâkî) sorumluluk,
2. İçtimaî sorumluluk,
3. Dinî sorumluluk.
Dinî sorumluluk, insanı aşan en yüksek kudret sahibi ilâhî otorite tarafından belirlenen bu tür sorumluluk inanma ihtiyacından doğup diğer iki sorumluluk çeşidinin eksikliğini tamamlar. Dinî şuurun zayıfladığı toplumlarda gözlenen ahlâkî düşüş, kalplerden âhiret kaygısının ve Allah korkusunun silinmesi durumunda ahlâkî ve içtimaî sorumlulukların da çöküşünün kaçınılmaz olduğunu gösterir.
Bu minvalde, dini sorumluluklardan biri de Ramazan ayı ve içerisindeki oruç ibadetidir. Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen ve değerine vurgu yapılan yegâne ay ramazan ayıdır. Orucun farz kılındığını bildiren âyetlerin hemen ardından ramazanın insanlara doğru yolu gösteren ve hakkı bâtıldan ayıran Kur’an’ın indirildiği ay olduğu belirtilir ve bu aya ulaşanların oruç tutması emredilmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de “O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği ramazan ayıdır. Artık içinizden kim bu aya yetişirse onu oruçlu geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, başka günlerden sayısınca tutar. Allah sizin için kolaylık istiyor, güçlük çekmenizi istemiyor. Sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu göstermesinden ötürü Allah’ı tazimle anmanız için ve şükredesiniz diye (uygun hükümler gönderiyor)” (Bakara 185. Ayet) ayetiyle Ramazan ayının önemine vurgu yapılmaktadır.
Ramazanın başlıca özellikleri şunlardır:
1. Kur’ân-ı Kerîm bu ayda indirilmeye başlanmış olup âyet ve hadislerde bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir gecesi de bu ayın içindedir.
2. İslâm’ın beş şartından biri olan oruç bu ayda tutulmaktadır.
3. Hz. Peygamber’in inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek kılan kişinin geçmiş günahlarının bağışlanacağını bildirdiği ve kendisi de bizzat kılarak ümmeti için sünnet olduğunu gösterdiği teravih namazı bu aya mahsus ibadetlerdendir.
4. Malî bir ibadet olan fitrenin (fıtır sadakası) bu ayın sonunda ve bayramdan önce ödenmesi gerekir.
5. Bu ayın sonunda itikâfa girmek sünnettir.
Kur’an ayı denilen ramazan ayında çokça Kur’an okuyup tefekkür etmek müstehap kabul edilmiştir. Hz. Peygamber’in Cebrâil ile karşılıklı Kur’an okumasına dayanan mukabele uygulaması da bu aya mahsus geleneklerdendir.
Gecesiyle gündüzüyle mübarek bir ay olan Ramazan ayı, sorumluluk duygusunu kuşanmanın erdemiyle, Müslüman olarak yaşamanın izzetiyle Allah’ın huzuruna varmanın bir imkanıdır. Taşıdığımız sorumluluğun meşakkatli ama kıymetli olduğunun idrakinde bir hayat sürmek gerekmektedir.
Son olarak, Ramazan ayının berekete, yaptığımız iyi amallerin kabülüne ve günahlarımızın affına vesile olmasına Yüce Rabbimden niyaz ederim.